AHMED MİDHAT EFENDİ, (1844 İstanbul - 28 Aralık 1912 İstanbul), yazar ve gazeteci. Küçük yaşta babasının ölümü üzerine bir aktarın yanına çırak verildi. Bir süre sonra üvey ağabeyinin bulunduğu Vidin’de ilköğrenimine başladı (1853). Ağabeyi, görevi gereği İstanbul’a dönünce, Tophane Sıbyan Mektebi’ne girdi (1859); Niş’e atanınca da Niş Rüştiyesi’nde okuma fırsatı bularak ortaöğrenimini tamamladı (1863). Doğu kültürü üzerindeki çalışmalarıyla birlikte Fransızca dersi aldığı bu yıllarda Tuna gazetesinde yazıları yayımlandı. 1869’da gittiği Bağdat’ta vilayete bağlı Zevra adlı gazetede ilk kitapları olan “Hâce-i Evvel” ile “Kıssadan Hisse”yi çıkardı. İstanbul’daki evinde küçük bir basımevi kurarak kendi kitaplarını yayımladı. Bir yandan da Ceride-i Askeriyye ve Basiret gazetelerine makaleler yazdı. Dağarcık, Kırk Anbar dergileriyle Devir ve Bedir gazetelerini bu yıllarda yayımladı (1872-1873). Abdülaziz’in, meşrutiyet yönetimini benimseyen aydınları çeşitli baskı yöntemleriyle sindirmek istediği bu yıllar, o da Dağarcık’ta yayımlanan bir yazısından ötürü Rodos’a sürgün edildi (1873-1876). Abdülaziz’in padişahlıktan indirilmesinden sonra İstanbul’a döndü. Gazetecilik tarihinde önemli bir yeri olan Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı. Bu gazetede makale, hikâye ve roman şeklinde pek çok yazısı çıktı. Roman türündeki ilk çalışmalara Rodos’taki sürgün yıllarında başlayan Ahmed Midhat, 1874-1908 yılları arasında her türe örnek gösterilebilecek 28 roman yazdı. Dil konusunda “Bir kelimenin Türkçesi, fakat maruf olan Türkçesi varsa onun yerine Arapça ve Acemce bir söz kullanılmazsa, lisanımızın sadeliği bir kat daha artar...” biçiminde görüşler ileri sürmesine karşın sadeleşme amacına uygun bir yazı dili kuramamıştır. Bazı romanlarında betimlemelerde, bazılarında ise gerçek yaşamdan yansıttığı tiplerin çiziminde, diyalogların kuruluşunda belli bir başarı göstermişse de hiçbir romanında öz ve biçim yönünden ortalama bir düzeyi tutturamamıştır. Yaşamı boyunca birçok konu üzerine yüzlerce makale yazan, çeviriler yapan yazarın kendine özgü kişiliğiyle halkın okuma alışkanlığı kazanmasında büyük işlevi vardır. Başlıca eserleri: Kıssadan Hisse (hikâye, 1870/71), Durûb-i Emsâl-i Osmaniyye Hakemiyyâtının Ahkâmını Tasvir (1874/75, roman), Hasan Mellâh ya da Sır İçinde Esrar (1874-75), Hüseyin Fellah (1874/75), Dünyaya İkinci Geliş ya da İstanbul’da Neler Olmuş (1874/75), Felatun Bey ile Rakım Efendi (1875), Karı Koca Masalı (1875), Paris’te Bir Türk (1876), Süleyman Musulî (1877), Çengi (1877), Yeryüzünde Bir Melek (1878-1879), Henüz 17 Yaşında (1880/81), Karnaval (1880/81), Vahi (1881/82), Acâib-i Alem (1881/82), Dürdane Hanım (1881/82), Cellât (1884), Esrar-ı Cinâyât (1883/84), Hayret (1884/85), Haydut Montari (1887), Arnavutlar-Solyotlar (1887-1888), Demir Bey ya da İnkisaf-i Esrar (1887/88), Gürcü Kızı Yahut İntikam (1888/89), Müşâhedât (1890-1891), Papazdaki Esrar (1890-1891), Hayal ve Hakikat (1891-1892), Ahmet Metin ve Şirzad (1891-1892), Taaffüf (1895/96), Gönüllü (1896-1897), Eski Mektuplar (1897-1898), Jön Türk (1908). Ahmed Midhat Efendi’nin bütün eserleri Türk Dil Kurumu Yayınlarınca 16 cit olarak yeniden yayımlandı (2000).

AHMED MİDHAT EFENDİ’NİN ESERLERİ

 

FELÂTUN BEY İLE RÂKIM EFENDİ

Ahmet Mithat’ın romanı (1876). Romanda alafrangalık düşkünü Felâtun Bey ile Batı kültürünü özümlemiş, kendi toplumundan da kopmamış Râkım Efendi’nin serüveni anlatılır. Yarım yamalak bir öğrenim gören Felatun Bey, kalemdeki görevine gidecek yerde, zamanını Beyoğlu’nda eğlence yerlerinde geçirir, babasından kalan mirası bu yolda tüketir ve sonunda İstanbul’dan uzaklaşır. Babasız yetişen Râkım ise öğrenimini tamamladıktan sonra hariciye kalemine girer, Fransızca öğrenip yabancılara Türkçe dersi verir, satın alıp yetiştirdiği bir cariye ile evlenerek mutlu bir hayat sürer. Tanzimat sonrasındaki Batılılaşma olgusunu eleştirmek amacıyla yazılan roman sadeleştirilerek yeni harflerle de basıldı.

 

LETAİF-İ RİVAYAT

Ahmed Midhat Efendi’nin hikâye kitapları dizisi (1871-1894, 25 cilt). Kitapların birçoğu birer uzun hikâyeden meydana gelmiş; bazı kitaplarda ikişer-üçer hikâye yer almıştır (1, 4, 9, 10. vd. kitaplar). Telif hikâyelerin dışında kalan bazı hikâyelerde, çeviri hikâyelerden faydalanılmıştır. (Suzan, Gönül, Nasip, Çifte İntikam). Hikâyelerin temaları acıklı (Esaret, Firkat) veya gülünç (Suizan, Gençlik, Cankurtaran) niteliktedir. Temalar arasında eski konaklarda hizmetkâr olarak çalıştırılan esirlerin yaşayışı; esir iki kardeşin birbirini tanımadan sevişmeleri, kimlikleri ortaya çıkınca intihar etmeleri (Esaret, Firkat); gençlerin birbilerini gereğince tanımadan evlenmesinin sakıncaları, zorla evlendirilen gençlerin mutlu olamayışları (Teehhül, Felsefe-i Zenan), köy hayatıyla şehir hayatının karşılaştırılması (Firkat, Bahtiyarlık) yer almaktadır. Hikâyelerde yer yer gerçekçi çizgiler egemendir. Bazı hikâyelerde yazarın kendi hayatından bölümler görülür (Minnetkeşan, Firkat). Beyoğlu hayatını, sefahati, alafranga yaşayışı yeren hikâyeler de bulunmaktadır (Bir Fitnekâr, Nasip). Hikâyeler arasında konularını eski İstanbul yaşayışından, tarihî olaylardan (Yeniçeriler, Obur) veya meddah hikâyelerinden alanlar da (Dolaptan Temaşa) vardır. Letaif-i Rivayât dizisindeki hikâyelerin dili oldukça sade ve okur çoğunluğuna seslenebilecek niteliktedir. Dizideki eserler, Türk hikâye ve romancılığının gelişmesine, tema bakımından zenginleşmesine yardımcı olmuştur.