ATATÜRK’ÜN SAMSUN’A ÇIKIŞI, Mustafa Kemal’in Millî Mücadele’yi başlatmak amacıyla Samsun’a ayak bastığı gün (19 Mayıs 1919). 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, en umutsuz anlarda dahi vatanın ve milletin kurtuluşu için bir şeyler yapılabileceği inancındaydı. İstanbul’da bulunduğu günlerde yetkililerle yaptığı görüşmelerden çıkardığı sonuç, ülkeyi İstanbul’dan kurtarmanın artık mümkün olmadığıydı. Bu nedenle Anadolu’ya geçmek, millî bir teşkilât kurup mücadeleyi Anadolu’dan başlatmak kararındaydı. Bu sırada, Samsun ve yöresindeki bir asayiş sorunu, Mustafa Kemal’e, Anadolu’ya geçme konusunda tarihî bir fırsat yarattı. Bu sırada Samsun ve yöresindeki Rum çeteleri, köyleri basmakta ve Türkleri öldürmekteydiler. Bu durum karşısında Samsun’daki makineli tüfek bölüğünden Teğmen Hamdi, emrindeki askerlerle dağa çıkıp Türk milis güçleriyle birleşmişti. Bu durumdan kuşkulanan İngilizler, karışıklığın önlenmesini, aksi halde bölgenin işgal edileceğini bildirdiler. İngilizlerin bu tehdidi üzerine Türk makamlarının dikkati Samsun bölgesine çevrildi. Damat Ferit Paşa Hükûmeti, bu konudaki İngiliz şikâyetlerini önlemek için, geniş yetkilere sahip bir kumandanı Samsun’a gönderme kararı aldı ve görev, Mustafa Kemal’e önerildi. Hiç beklemediği anda karşısına çıkan bu tarihî fırsatı kabul eden Mustafa Kemal, başarılı olmak için, bir unvana ve yetkiye ihtiyaç olduğunu bildirdi. Genelkurmay’daki arkadaşlarının yardımıyla Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine atanan ve geniş yetkilerle göreve getirilen Mustafa Kemal, aynı zamanda görevli olduğu bölgenin sorumlu tek mülkî amiri sıfatını da taşıyordu. Bu yetkiler, Mustafa Kemal’e asıl görevi için başlangıçta büyük kolaylıklar sağladı. Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine (bir süre sonra Üçüncü Ordu) atama emri 30 Nisan 1919’da padişah tarafından onaylanan Mustafa Kemal, millî bir sır gibi sakladığı bu tarihî görev için duygularını şöyle dile getiriyordu: “Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamış ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duydum, tarif edemem. Harbiye Nezareti’nden çıkarken, heyecanımdan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önünde geniş bir âlem, kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim.” 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, o günkü durumla ilgili şu kısa açıklamayı yapar: “1919 yılı Mayısı’nın 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Durum ve genel görünüm şöyleydi: Osmanlı Devleti, genel savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda sarsılmış, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları içinde, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi genel savaşa sokanlar, kendi başlarının kaygısına düşerek yurttan kaçmışlar…” Samsun’a çıktıktan sonra bölgede güvenlikle ilgili bazı önlemler alınırken, ordunun ve milletin savaşa hazırlanması için Erzurum’daki 15.Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir ve Ankara’daki 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) paşalarla bağlantı kurup, başlatmış olduğu Kurtuluş Mücadelesi için görüş birliğine varan Mustafa Kemal, bu görüşme sonrası Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini birleştirmenin ve Anadolu’nun güvenilir yerinde bir kongre toplamanın hazırlıkları içinde oldu. Samsun’da bir hafta kaldıktan sonra 25 Mayıs 1919’da Havza’ya geçen Mustafa Kemal, gittiği her yerde asker ve sivil yöneticilerle, halkla, yörenin ileri gelenleriyle görüşüp onları Kurtuluş Mücadelesi’ne hazırlamaya çalıştı. İlk genelgesini Havza’dan yayımlayan Mustafa Kemal’e göre durum şöyleydi: “İzmir’in ve bunun ardından Manisa’nın ve Aydın’ın işgali ve yapılan tecavüz ve mezalim hakkında millet henüz aydınlanmamış ve millî varlığa vurulan bu feci darbeye karşı, açık olarak herhangi bir teessür ve şikâyet göstermemiştir. Milletin bu haksız darbe karşısında hareketsiz ve hissiz kalması, elbette milletin lehinde yorumlanamazdı. Onun için, milleti ikaz edip harekete getirmek lâzımdı.” Mustafa Kemal, 28 Mayıs 1919’da Havza’dan kumandanlara ve valilere gönderdiği telgrafta: “… Her yerde halkın, gösteriler düzenleyerek düşman saldırısını protesto etmelerini” bildirdi. Mustafa Kemal, bu protestolarla millî tehlikeye karşı halkın kaynaşmasını, uyanmasını ve ortak bir amaca yönelmesini arzuluyordu. Amacı, Kurtuluş Mücadelesi’ni halka maletmekti. Bu amaçla 30 Mayıs 1919 günü ilk mitingi Havza’da kendisi düzenlemiş ve mitingten sonra her türlü saldırının silâhla önlenmesi için ant içilmiştir. Protesto mitinglerinin en görkemlisi olan İstanbul mitinginden sonra işgal devletlerinin ilk tepkisi, hükûmete baskı yaparak Mustafa Kemal’i geri çağırtmak oldu. Geri dönmeyi kabul etmeyen Mustafa Kemal, bu davranışıyla İstanbul Hükûmeti’ne ve işgal devletlerine karşı, milletin çıkarlarını savunmak üzere korkmadan ortaya atıldığını göstermiş oluyordu.