ATEŞ, tutuşabilen bir maddenin yanmasıyla ısı ve ışığın birlikte belirmesi. Ateş, genellikle kor hâlindeki katı cisimleri ve parlayan gazları kapsar. İnsanın ateşi ilk kez, yıldırım düşen bir ağacın yanması ya da yanardağlardan alev püskürmesi sırasında gördüğü sanılır. Yapısını çözemedikleri için ateşten korkan ilk insanlar onu kutsal kabul ederek taptılar. Daha sonra, iki odunu birbirine sürterek ateş yakmayı öğrendiler ve yiyeceklerini pişirmek, ısınmak, yırtıcı hayvanları korkutmakta ateşten yararlandılar. Zamanla pirit’i (demir sülfür) sert bir taşa vurmak ve çıkan kıvılcımlarla kuru yaprak ya da samanları tutuşturmak biçiminde yeni ateş yakma yöntemleri geliştirdiler. 19. yüzyılda kibrit yapılıncaya kadar, bu yöntem çok küçük değişikliklerle uygulandı. Günümüzdeki en gelişmiş çakmaklarda bile ilke, iki sert cismin sürtünmesinden çıkan kıvılcımla, bir yakıtın tutuşturulmasıdır. Ateşin, bir tür oksitlenme olduğu çok sonraları anlaşıldı. Bu, oksijensiz ortamda ateş yakılamayacağını, yakılmış ateşin, oksijensiz kalırsa söneceğini gösterir. Daha hızlı yanması istenen ateşin körüklenmesi de bu yüzdendir. Ateş söndükten sonra, geriye kül denen toprağımsı madde kalır. Yanma sırasında çıkan dumanın içindeki karbon taneciklerine is adı verilir. Yanmanın ne olduğunu ilk kez 18. yüzyılda Lavoisier açıklayarak yanıcı bir maddenin oksijenle birleştiğini kanıtlamıştır.