AHMED EFLÂKÎ, (Arifî adıyla da anılır), (? - 16 Haziran 1360 Konya), yaşamıyla ilgili bilgiler çok azdır. Eserindeki bilgilerden, Sultan Veled’i gördüğü ve kendisi de 1360’ta öldüğüne göre, 1286-1291 yılları arasında doğmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Babasının Altınorda Devleti’nin başkenti Saray’da öldüğü ve kendisine büyük servet ve kitaplar bıraktığı bilinmektedir. Konya’da doğduğuna dair bilgiler ise doğrulanmamıştır. Simya, sihir, felekiyat (yıldızlar) gibi konularla ilgilendi. Yıldızlar konusundaki bilgisi, ona halk arasında büyük ün kazandırdığından “Eflâkî” mahlâsını kullandı. Mevlânâ’nın torunu Ulu Ârif Çelebi’nin müridi olduğundan Arifî diye de anılır. 1319’da Ulu Ârif Çelebi’nin ölümü üzerine, onun oğlu Abid Çelebi’ye bağlandı. Sirâceddin Mesnevîhân, Abdülmümin Tokadî, Nizameddin Erzincanî’den ders aldı. Uzun yıllar Konya Mevlevîhânesi’nde Mesnevîhanlık yaptı. Yalnızca dört adet olan Türkçe gazellerinde çok az da olsa Yunus Emre’nin tesiri görülür. Mevlânâ, Sultan Veled, Ulu Ârif Çelebi için yazdığı bu şiirler, Dîvan-ı Türkî-i Sultan Veled’e eklenmiştir. Ölümünde, vasiyeti üzerine Mecdüddin Sipehsalar’ın ayak ucuna defnedilmiştir. Menâkıbü’l-Ârifin (Âriflerin Menkıbeleri): Farsça yazılan bu kitapta Mevlevî ulularının yaşam öyküleri, erdemleri anlatılır. 1319’da Ulu Ârif Çelebi’nin buyruğuyla derlenmeye başlanan yapıt 1353’te tamamlanmıştır. Bütünüyle ilk kez 1400’de Zahid bin Ârif tarafından Türkçeye çevrilmiş olup 13. ve 14. yüzyılda Anadolu’da toplum, din ve uygarlığa ilişkin önemli bilgileri içerir. Eser, Tahsin Yazıcı tarafından 1953’te geniş bir incelemeyle Türkçeye çevrilmiş ve Farsçasıyla birlikte basılmıştır.