AYDIN, (münevver de denir), bilgi üreten ve yayan kimselere verilen ad. Aydın kavramı Aydınlanma Çağı’nın bir ürünüdür. Aydınlanma Çağı düşünürleri, karanlık dönem olarak niteledikleri Ortaçağ’a ve dönemin kurumlarına karşı çıkarak kendilerini aydın olarak tanımladılar ve geçmişte yerleşik değerlere karşı çıkanları da aynı biçimde değerlendirdiler. Sözcüğün bir de entelektüel anlamı vardır. Bu anlamıyla aydın, zihinsel çalışma yürüten, akıl ve zekâyla ilgili anlamına gelir. Aydınlar, entelektüel anlamıyla, tarihin her döneminde farklı kişiler olarak algılanmış ve bir toplumsal kategori olarak görülmüşlerdir. Toplumda kafa ve kol emeğinin birbirinden ayrılmasıyla birlikte, aydınlar, yaratılan artı-ürün sayesinde bedensel olarak çalışmadan yaşama olanağı bulabilmişlerdir. Buldukları boş zaman sayesinde çağın bilgisini üreten ve ellerinde tutan aydınlar, erkin odağında ya da çevresinde, ama hep yönetimin yanında bulunmuşlardır. Kapitalizmin ortaya çıkmasına bağlı olarak kişisel bağımlılık ilişkilerinin zayıflaması ve giderek yok olması, yerleşik inançlara karşı çıkmayı olanaklı duruma getirmiş ve muhalif bir aydın türünün ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Galileo Galilei ve Kopernik bu tür aydının ilk örneklerindendir. Günümüzde işbölümünün gelişmesi bilgiyi üreten, kullanan ve yayan kişilerin ayrı ayrı kişiler olmasına yol açmış ve aydın kavramı bir sarsıntı geçirmiştir. Aydınlar, Aydınlanma Çağı’ndaki yaklaşımla ele alındığında artık tek bir kategori olarak kavranmaktan uzaktır. Yaşanan bilimsel-teknik devrim tüm insanların daha kültürlü olmasına yol açmakta ve kafa-kol emeği ayrımını gitgide azaltmaktadır. Bu koşullarda aydın, gerçeğin bilgisini üreten, yayan ve bilgiyi yaşamında yol gösterici olarak kullanan kişidir. Bu anlamıyla aydın, bilimin ve aklın yönetime gelmesi için çalışır, bunu başardığı oranda yaşamı, toplumu ve dünyayı bilimsel ilkelere uygun olarak dönüştürür.