AHDÎ, (? Bağdat - 1593 ? Bağdat), dîvan şairi. Bireylerinin çoğu şiirle uğraşan Bağdatlı bir aileye mensuptur. Babası Mevlânâ Şemsî, ağabeyi Riyazî ve kardeşi Murâdî de, şair olarak, yaşadıkları dönemin önemli isimlerindendir. Kaynaklarda, Ahdî’nin öğrenim durumuyla ilgili bilgi yoktur. Önceleri Mehdî olan mahlâsını Ahdî olarak değiştirmiştir. 1553’te bir arkadaşıyla birlikte onbir yıl süren bir yolculuktan sonra İstanbul’a gelen Mehdî, şehzadeliği sırasında II.Selim’den büyük destek gördü. Bu arada üst rütbeli Osmanlı devlet adamlarıyla birlikte edebiyat ve kültür âleminin seçkin kişilerinden pek çok şairi ve eserlerini yakından tanıma fırsatı buldu. Bu fırsatı değerlendirip tamamlayacağı tezkiresine büyük ölçüde malzeme topladı ve “Gülşen-i Şuara” adlı tezkiresini kaleme aldı. 1564’te eserini II.Selim’e sundu ve Bağdat’a dönmek üzere İstanbul’dan ayrıldı. Bağdat’a döndükten sonra 1592-1593 yıllarına dek tezkiresine yeni eklemeler yaptı. Kesin olmamakla birlikte 1593’te öldüğü tahmin edilmektedir. 16. ve 17. yüzyıl şiir ve nazire mecmualarında şiirlerine sıkça rastlanan Ahdî, bilhassa tezkiresine aldığı şairlere yazdığı nazireler yanı sıra kaside ve gazelleriyle ünlenmiştir. Bu mecmualardaki şiirleri, bir dîvançe oluşturabilecek sayıdadır. Kardeşi Muradî’nin, ağabeyi Ahdî’nin 33 gazelini bir araya toplayıp kendi el yazısıyla hazırladığı bir mecmua bugün elimizdedir (Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi). Gülşen-i Şuara : Eserin tamamlandığı tarih 1564 olarak belirtilmekteyse de eserle ilgili çalışmalar 1593’e dek sürmüştür. Ahdî’nin, sadece yaşadığı dönem şairlerine tezkiresinde yer vermesi nedeniyle eseri, diğer tezkirelere göre farklılık gösterir. Başlangıçta Kanunî devri şairlerini kapsayan eser, yapılan ilâvelerle II.Selim ve III.Murad dönemi şairlerini de içine alarak kırk yıllık bir çalışma sonucu ortaya çıkmıştır. Şair sayıları her nüshada farklı olup en son şekliyle 384 şaire eserde yer verilmiştir. Kendisi de usta bir hattat olan Ahdî, eserine aldığı şairlerin, hat sanatına olan ilgilerini ön plâna alması bakımından da başlı başına bir kaynak niteliği taşır. Yapılan tespitlere göre, özel kitaplıklar dışında yurt içinde dokuz ve yurt dışında altı nüshası vardır. Yurt içindeki nüshalardan yedisi İstanbul’dadır.