ANARŞİZM, niteliği ne olursa olsun insanlar üzerindeki her türlü baskı biçimini reddeden, insanların devlet aygıtı olmadan da adil ve uyum içinde yaşayabileceklerini öne süren, başta devlet olmak üzere, merkezî otoriteye bağlı tüm kurumları ortadan kaldırmayı öneren sosyal, siyasî ve felsefî öğreti. Anarşizmin belli başlı ilk sözcüsü Stoacı okulun kurucusu olan Zenon’dur. Zenon, Platon’un (Eflatun) ütopik devletine karşı, devlet yönetimi olmayan, özgür bir topluluk düşüncesini ortaya attı. 1793’te, İngiliz düşünürü Godwin “Political Justice” (Siyasal Adalet) adlı yapıtında, insanlığın ahlâkını bozduğu için devlet kurumunun ortadan kaldırılması gerektiğini öne sürdü. Toplumun doğal biçimlenişinin en uygun ve verimli biçimleniş olacağı düşüncesi, Proudhon, Kropotkin ve Bakunin gibi kuramcıların elinde bir öğreti olma niteliği kazandı. Anarşizm terimini ilk kullanan Fransız düşünürü Joseph Proudhon bu düşünceyi ütopik sosyalizmle, Rus düşünürü Mihail Bakunin de Neçayev’in nihilizmiyle kaynaştırdı. Prens Alekseyeviç Kropotkin de düşünceyi kuramsal olarak düzenlemeye çalıştı ve anarşizmi “Doğal uyumu, yapma kurumlarla zorlamak” biçiminde tanımladı. Kropotkin’e göre “Anarşizm, düzen yokluğu değil, baskı yokluğudur”. Marksizm’den alınan bir düşünceyle devlet, egemen sınıfın çıkarlarını koruyan gereksiz bir kurumdur. Anarşist felsefeye göre; baskı yerine özgür işbirliği, korku yerine kardeşlik ve sevgi gerçekleştirilmelidir. Devletin yerini, işbirliğinden doğacak dernekler ve bu derneklerin birleşmesiyle ortaya çıkacak federasyonlar almalıdır. Uyum, bu birleşmelerin doğal dengesiyle gerçekleşecektir. Türlü birlikler her an yön ve biçim değiştirerek, en yetkin yönü ve biçimi bulacaklardır. Devletle birlikte her türlü baskıcı kurum yok edilmelidir. Anarşizm 19. yüzyılın sonlarında yayılarak, çok kez şiddete başvurmayı temel aldı. Birçok devlet başkanı, anarşistlerin suikastleri sonucu öldürüldü. Günümüzde bir düşünce akımı olarak anarşizm, önemini büyük ölçüde yitirmiştir.