ARGO, bir toplumsal sınıfın, bir meslek grubunun ya da bir topluluk üyelerinin kullandığı, genel dilin sözcüklerine yeni anlamlar vererek ya da yeni sözcükler katarak oluşturulan özel dil. Bilim dili, özel dil olmakla birlikte argo sayılmaz. Argo deyince akla külhanbey dili gelir. Argo, dilbilim açısından dil niteliği taşımaz; çünkü dilin bütün alanlarını kapsamaz. Kelime dağarcığına indirgenmiş olan argonun kendine özgü bir söz dizimi yoktur; kelime dağarcığı da argoyu kullanan topluluğun ilgi alanıyla sınırlıdır. Argonun ayrı bir grameri yoktur. Anadil içinde sonradan türetilmiş bir yardımcı dil olarak konuşulur. Temelde sözlü, doğal bir dildir. Toplumsal yaşayışta, özellikle de yabancı dillerin birbiriyle karmaştığı bölgelerde ortaklaşa ilişkiler çerçevesinde doğar ve gelişir. Fransızca “argot” olan sözcüğün ilk kullanılışı 1628’e dek dayanır. 1740’de de Fransız Akademisi’nin sözlüğüne girmiştir. 1628’den önce ise 1455’ten başlayarak jargon (hırsız argosu), blesquin (tuhafiyeci esnafı argosu), blesquois (serseri argosu), bigorne (hırsız argosu) gibi sözcüklerin kullanıldığı görülür. Bunlar arasında en eskisi ve yaygını jargon’dur. Fransızcadan öteki Roman dillerine de geçmiştir. Hırsız-şair Villon, “Testament” (Vasiyetname) adlı yapıtıyla on bir dizelik bir şiirini jargon’la yazmıştır. Argo, sürekli değişen ve gelişen özel bir dil olmakla birlikte oluşumunun kimi genel ilkelere bağlanabileceği görülmektedir. Sıfatlardan cins isim türetme, eski ve bölge dili sözlerinden yararlanma, genel dildeki sözcüklerin biçimlerini bozma, yabancı kökenli sözcük kullanma, sözcüklerin anlamlarını kaydırma ve değiştirme, bu ilkelerin başlıcalarıdır. Türk argosu, eski İstanbul’un külhanbeyi ve tulumbacı çevrelerinde gelişmiştir. Her sınıftan, her meslekten insanın bir araya geldiği, yabancı etkilere de açık büyük kent yapısının karmaşıklığı, bir çeşit spor etkinliği sayılabilecek tulumbacılıkla birlikte, argonun yeşerdiği ortamı beslemiştir. Ama Dîvan-ı Lügati’t Türk’te geçen kimi sözcükler, argonun Türkler tarafından oldukça eski bir tarihten beri kullanıldığını gösterir. Dîvan edebiyatında da Sabit, Süruri, Enderunlu Fazıl gibi kimi şairlerin şiirlerinde argoya rastlanmaktadır. Ahmet Rasim’in ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yapıtları ise argo sözcükler açısından oldukça zengindir.