AYNÎ (AYINTABLI), (asıl adı Hasan’dır), (1766 Antep - 1837 İstanbul), dîvan şairi. Antepli Dikeçzâde Hasan Çelebi’nin oğludur. Aynî mahlâsını kullanan diğer şairlerden ayırmak için Ayıntablı Aynî ya da Ayıntablı Seyyid Hasan diye anılır. Hakkındaki bilgiler, kendi eseri “Nazmü’l-Cevâhir”e dayalıdır. 1780’de, doğduğu kentten ayrılıp Maraş, Elbistan ve Darende’de birkaç yıl kaldıktan sonra 1790’te İstanbul’a gelen Aynî, burada devam ettiği Sultan Ahmed Medresesi’nde mantık ve matematik okudu. 1795’te Şeyhülislâm Dürrizâde Ârif Efendi’den mülâzim oldu. 1801’de Rumeli Kazaskerliği Dairesi’nde göreve başladı ve aynı yıl III.Selim’in Üsküdar’da açtığı Matbaa-yı Âmire (basımevi) düzeltmenliğine getirildi. Bir süre Sadaret Kaymakamlığı’nda kitapçılık yaptı; önce Tayyar Mahmud Paşa’nın, ardından Kaptan-ı Derya Abdullah Ramiz Paşa’nın özel kitaplığında görevlendirildi. 1831’de atandığı Bâbıâli öğretmenliğinde Arapça, Farsça okuttu ve bu görevini yaşamının sonuna dek sürdürdü. Mezarı Galata Mevlevihânesi’ndedir. Edebiyat tarihindeki ününü manzum tarihleriyle yapan Aynî, tarih düşürmede çağdaşı Sürûrî kadar başarılı olmuştur. Şeyh Gâlib’in etkisini taşıyan şiirleri pek değerli sayılmaz. Bazı beyitlerinde Nef’î ve Nâbî’nin tesiri görülür. 18. ve 19. yüzyıl şairlerinden bazılarının gazellerine nazireler yazmış, bu arada Fıtnat’ın bir gazelini tahmis etmiş, bir gazelini de müstezad hâline getirmiştir. İzzet Molla ile birlikte yazdığı yirmi gazeli vardır. Eserleri : Dîvan : Geniş hacimlidir. Ölümünden sonra 1842’de İstanbul’da basılmıştır. Manzum tarihlere daha geniş yer verilen Dîvan’ın baş tarafında bulunan; biri içki ve içki meclisi, diğeri ise Osmanlı şairleri hakkında bilgi veren mesnevî tarzında yazılmış iki şiir ilgi çekicidir. Farsça şiirlere ve başta III.Selim ve II.Mahmud olmak üzere devrin ileri gelenlerine yazılan kasidelere de Divân’da yer verilmiştir. Yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir. Sâkinâme : Dîvan ile birlikte basılmış 1500 beyitlik bir mesnevidir. Nazmın değişik şekillerinin kullanıldığı eserin başında, dönemin bazı şairlerinin, esere ilişkin görüşlerine yer verilmiştir. Dürrü’n Nizâm : Nazmü’l Cevâhir’in ilk şeklidir. 1811’de yazılan eser 1300 beyit olup Arapça, Farsça ve Türkçe 10.000 kadar kelimeyi içerir. Eserin bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir. Nazmü’l Cevâhir (Cevherler Dizisi) : Mesnevî tarzında yazılan bir sözlük olup yazımı 1820’de tamamlanmıştır. 1300 beyitten oluşan eserin her dizesinde Arapça, Farsça ve Türkçe eş anlamlı kelimeler sıralanmıştır. 1825 ve 1834 yıllarında iki kez yayımlanmıştır. Nusretnâme: Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla ilgili manzum bir eserdir. Mesnevînin 431 beyitlik bir nüshası Millet Kütüphanesi’ndedir. Arif Hikmet, tezkiresinde, eserin 1000 beyitten oluştuğunu belirtir. Diğer bir nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir.