AKÇAM, DURSUN, (1930 Ardahan - 19 Eylül 2003 Ankara), yazar. Cılavuz Köy Enstitüsü’nü (1950) ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi (1956). Bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı (1957-1969). Millî Eğitim Bakanlığı’nca İngiltere’ye gönderildi (1965). Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) ikinci başkanlığını yaptı ve sendika kapatılınca öğretmenlikten uzaklaştırıldı (1971). 1976’da gazeteciliğe başladı. Cumhuriyet, Milliyet, Akşam, Vatan gazetelerinde yazılar yazdı. Demokrat gazetesinin kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı. 1980 sonrası Almanya’ya yerleşti. 1991’de Türkiye’ye döndü. Eserlerinde doğup büyüdüğü yerlerin sorunlarını konu edindi. Analar ve Çocuklar adlı röportajıyla Karacan Armağanı yarışmasında birinciliği (1963), Haley adlı öyküsüyle 12. Antalya Altın Portakal Film Festivali Sanat Ödülü’nü (1975), Kanlı Derenin Kurtları’yla TDK Roman Ödülü’nü (1976) kazandı. Başlıca eserleri: Hikâye: Maral (1964), Ölü Ekmeği (1969), Taş Çorbası (1970), Köyden İndim Şehire (1973), Kafkas Kızı (1978). Sevdam Ürktü (1992) Anılar-köy notları-röportaj: Analar ve Çocuklar (1964), Doğunun Çilesi (1966), Kan Çiçekleri (1977), Altta Kalanlar (1979) Alman Ocağı (1982). Ucu Ucuna Yaşam (Anılar, 2002). Roman: Generaller Birleşin (1990), Kafdağı’nın Ardı (2002).

DURSUN AKÇAM’IN ESERİ

 

KANLIDERE’NİN KURTLARI

Dursun Akçam’ın Türk Dil Kurumu Roman Armağanı’nı kazanan romanı (1976). Romanda, köyün ve köy insanlarının, kasaba ve kentle, kasaba ve kentin çeşitli katmanlardan insanlarıyla, kurumlarıyla ilişkisi anlatılır, toplumsal yapı eleştirel bir gözlemle aktarılır. Susuzluğun kuraklıkla birlikte daha da yoksullaştırdığı, aç bıraktığı Çeşmir Köyü’nde köyün ağası Bekir’le ilçedeki parti başkanı Feramuz ve ildeki Milletvekili Haşim Beyin işbirlikleri sonucu oluşan katmerli bir sömürü vardır. 1950’Ii yıllardır. Bu üçlü; satın aldıkları ve kullandıkları kimi kişilerin, bir eşkıya tetikçi Altındiş Kör Haydar, bir veteriner (Hüsamettin) ve gazetecinin (Bozkurt) yardımıyla din sömürüsü yaparak köylülere amansız baskı kurar, onları sömürüp ezerler. Şarbon hastalığı yayarak köylülerin hayvanlarının ölmelerine yol açarlar. İnönü döneminde köye okul açılışı, öğretmen Resul’ün öldürülüşü, daha sonraki dönemde de ağalığın ve baskının sürdüğü, çeşitli olaylar ve geri dönüşlerle anlatılır romanda. Kentte işçilik yapıp konuşmayı ve yasaları öğrenmiş olan Koca Mürsel’in oğlu Merdan’ın gelişiyle bir şeyler değişmeye başlatır. Köylüler artık yağmur duasına çıkmazlar, derenin önündeki ağanın kurduğu bendi yıktılar mıydı tarlalara su gelmeye başlayacaktır. Ağa’nın adamlarıysa köylüleri döver, jandarmaya tutuklatır. Ama köylülerin gözü açılmıştır artık.