AHMED YESEVÎ, (? Sayram/Batı Türkistan - 1166 Yesi), tasavvuf şairi. Yeseviyye tarikatının kurucusudur. Mutasavvıf şair kişiliğiyle Türkler üzerinde yüzyıllarca etkisini sürdüren Ahmed Yesevî’nin yaşamı üzerine bilinenler menakıbnâmelere dayanır. Yedi yaşındayken babası öldü. Ablasıyla birlikte, sonradan Türkistan adını alan Yesi kasabasına, oradan da çağın büyük bilim merkezlerinden biri olan Buhara’ya gitti. Buhara’da, ünlü mutasavvıf Yusuf Hemedani’nin müridi oldu. Onunla birlikte İslâm ülkelerinde birçok yeri dolaştı. Ölen şeyhinin vasiyetine uyarak Yesi’ye yerleşti ve Yesevî tarikatını kurdu. Tarikatı, Türk törelerine uygun olduğu için, kısa sürede yayılıp genişledi. Özellikle Sirderya (Seyhun) ve Taşkent yöresindeki bozkırlarda yaşayan göçebe Türkler arasında İslâm inancının yerleşmesinde büyük rol oynadı ve Yesevîlik, göçebe Türkler arasında eski Türk gelenek ve törelerini içeren bir öğreti olarak yerleşti. Etkisi sonraları Türkistan sınırlarını aşarak, Horasan ve Hazar’ın doğu ve kuzey kıyılarına, 13. yüzyılda da Azerbaycan yoluyla Anadolu’ya yayıldı. Yaşantısı üzerine birçok menkıbe vardır. Hakaniye Türkçesiyle yazan Yesevî’nin manzumelerinde, öğretisini yaymak amacının ağır bastığı görülür. Bu yüzden, temiz diline karşın şiirlerinde didaktik bir hava egemendir. Yalın Türkçe ile yazılmış dörtlüklerden oluşan “Dîvan-ı Hikmet” (Bilgelik Kitabı) adlı bir yapıtı vardır. Bazı araştırmacılar Dîvan-ı Hikmet’in Ahmed Yesevî’ye ait olup olmadığının kesinlik kazanmadığını belirtmektedirler. Dîvan-ı Hikmet : Ahmed Yesevî’nin, düşüncelerini yayabilmek amacıyla hece vezni ve yalın bir Türkçeyle kaleme aldığı tasavvufî şiirlerinden oluşan yapıtıdır. Hikmet adı verilen bu şiirlerin iki belirgin özelliği, öz açısından tasavvufa, biçim açısından da Türk halk edebiyatına dayanmasıdır. Dîvan-ı Hikmet’in bilinen nüshaları, tahminî olarak 16. ve 17. yüzyıldan eski değildir. Bu yüzden eserin yazıldığı dilden uzaklaşılmış ve eser, çoğaltıldığı dilin özelliklerini alarak değişime uğramıştır. Dîvan-ı Hikmet nüshalarının, içerik bakımından olduğu kadar dil bakımından da farklılıklar göstermesi, bunların farklı kişiler tarafından meydana getirildiğini göstermektedir. Hikmetler derlenirken araya yeni hikmetler de eklenmiş ve bu yüzden giderek asıl metinden uzaklaşılmıştır. Dîvan-ı Hikmet’teki şiirlerde Hz.Muhammed’in hayatı ve mucizeleri, İslâm menkıbeleri, dünyadan şikâyet, kıyamet gününün yakınlığı, dervişliğin faziletleri gibi dinî konular işlenir. Yesevî’nin hikmetleri, Selçuklu akınlarıyla Anadolu’ya gelerek 12. yüzyıl Anadolusunda Yunus’u yetiştirecek olan düşünce ortamını yaratmış, pek çok tarikata kaynaklık ederek Anadolu Tekke edebiyatının oluşumuna yol açmıştır. Dîvan-ı Hikmet’ten seçilmiş örnekler, Türkiye Türkçesine çevrilmiş karşılıklarıyla Prof. Dr. Kemal Eraslan tarafından “Dîvan-ı Hikmet’ten Seçmeler” adıyla yayımlanmıştır (1983). Eser daha sonra Hayati Bice (Ankara, 1993) ve Yusuf Azmun (İstanbul, 1994) tarafından hazırlanan baskıları yanı sıra Özbek araştırmacı İbrahim Hakullov’un 1991’de Taşkent’te Kiril alfabesiyle yapılmış, bir baskısı da dilimize çevrilerek 1998’de yayımlanmıştır.

HİKMET-28

 

Ömrüm âhir bolganda

Ne kılgaymin Hudâyâ

Cân alguçı kilgende

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

Cân birmekni vehmidin

Azrâilni zahmıdın

Şefkat bolmasa sendin

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

Cân birmek işi düşvâr

Âsân kılgıl yâ Cebbâr

Sendin özge yok gamhâr

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

Cânım cüdâ bolganda

Tenim munda kalganda

Tahta üzre alganda

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

Âciz bolup yatkanda

Ferişteler kirgende

"Men rabbük" dip sorganda

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

İltip gûrga koyganda

Yitti kadem yanganda

Sorguçılar kirgende

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

"Men rabbük" dip turganda

Kara kündür uş anda

Rabbın kimdür digende

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

Kul Hâce Ahmed sin bende

Nefs ilgide şermende

Mahşer küni bolganda

Ne kılgaymin Hudâyâ

 

KAYNAK : Hayati Develi, Ahmed Yesevi, İstanbul 1999, s.122.