AHMED-İ DÂ’Î, (14. yy. sonu ?, ? - 1421’den sonra ?, ?), dîvan şairi. Yaşamı üzerine kesin bilgi yoktur. Önceleri Germiyanoğullarından II.Yakup Bey’in himayesine girip kadılıklarda bulunmuş, daha sonra Germiyan topraklarının (Kütahya yöresi) Osmanlılara geçmesinden sonra I.Bayezid’in oğlu Emîr Süleyman’ın Edirne’de bulunduğu yıllar (1402-1410) onun çevresinde yer almış, II.Murad’a şehzadeliğinde hocalık etmiş, onun tahta çıkışından (1421) bir süre sonra da ölmüştür. Bursa’da adını taşıyan bir cami, hamam ve mahalle olmasına rağmen, mezarının yeri bulunamamıştır. Şiirlerinde İranlı şairler Selman-ı Sâveci ve Kemal Hocendi’den etkilenmiş, yaşadığı saray çevresini eserine konu alıp yansıtmaya çalışmıştır. Sade bir dille yazdığı mensur eserlerinden edinilen bilgiye göre, Arapça ve Farsça dışında, tıp dahil, bilimin her dalıyla ilgili pek çok eser vermiştir. İsmail Hikmet Ertaylan, “Ahmed-i Dâ’î, Hayatı ve Eserleri” adlı yapıtında şairin 17 eserinin varlığından söz etmektedir (İstanbul 1952). Manzum Eserleri: Türkçe Dîvan : Türkiye’de varlığı bilinen tek yazma nüshası, Burdur İl Halk Kütüphanesi’ndedir. 5 kaside ve 199 gazelden ibaret bu nüshadaki şiirler yalnızca Osmanlı dönemine ilişkin olduğundan eksik ve düzensizdir. Dîvan’ın Kahire’de eksiksiz bir yazma nüshasının daha olduğu Tunca Kortantamer tarafından ortaya çıkarılmıştır (Türkoloji Dergisi, Cilt VII, s. 103-138, Ankara 1977). Türkçe Dîvan, Kahire nüshası esas alınarak “Metin-Gramer-Tıpkıbasım” olarak Mehmet Özmen tarafından 2001’de, 2 cilt olarak yayımlanmıştır. Farsça Dîvan : 1413’te yazımı tamamlanıp Sadrazam Hacı Halil Bey’e sunulmuştur. 10 kaside ve 24 gazelden oluşan yapıtın tek yazma nüshası Dâ’î’nin elyazısıyla Bursa Orhangazi Kütüphanesi’ndedir. Çengnâme : Yıldırım Bayezid’in oğullarından Emîr Süleyman’a 1406’da sunulan bu mesnevî, şairin sanat gücünün yanı sıra tasavvuf ve musîki bilgisini göstermesi bakımından da önemlidir. Dâ’î’nin sorduğu sorulara, çeng adı verilen sazın dört ayrı parçasının verdiği cevapların yer aldığı mesnevî, 1446 beyitten meydana gelmiştir. Eserin tıpkıbasımları İsmail Hikmet Ertaylan ve Gönül Alpay tarafından yayımlanmıştır. Camasbnâme : Danyal Peygamber’in oğlu Camasb’ın maceralarının anlatıldığı eser, İranlı şair Nasirüddin-i Tûsî’nin aynı adlı eserinin çevirisidir. Ukudü’l Cevahir : Arapça sözcüklerin Farsça karşılıklarının verildiği bu manzum sözlük, II.Murad’a, şehzadelik yıllarında Farsça öğretmek amacıyla yazılmıştır. Vasiyyet-i Nuşirevan Tercümesi : İran Hükümdarı Nuşirevan’ın, oğlu Hürmüz’e verdiği öğütlerin yer aldığı, 8 sayfalık kısa bir mesnevîdir. Mutayebat : Türkçe Dîvan’dan seçilmiş, içki ve eğlence üzerine yazılmış 12 mizahî kıtayı içeren eser, Emîr Süleyman’a sunulmuştur. Mensur Eserleri: Tercüme-i Tefsir-i Ebü’l-Leys Semerkandî : Ebü’l-Leys Semerkandî tefsirinin Türkçe tecümesi olup Emîr Süleyman adına yazılmıştır. Önsözü manzumdur. Tezkiretü’l-Evliya Tercümesi : Feridüddin Attar’a ait bu eser, Farsçadan Türkçeye çeviridir. Karaca Bey’in isteği üzerine yazılıp II.Murad’a sunulmuştur. Bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir. Teressül : Mektup yazma kuralları ve mektup türlerini öğreten bu eser, II.Murad’ın yararlanması için yazılmış, daha sonra medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Tek nüshası Manisa Muradiye Kütüphanesi’ndedir. Tabirnâme Tercümesi : Rüya tabirleri kitabıdır. Aslı Arapça olup önce Farsçaya, daha sonra da Germiyanoğulları beyi II.Yakup adına Türkçeye çevrilmiştir. Tıbb-ı Nebevî Tercümesi : Tıpla ilgili hadisleri içeren, aslı Arapça olan bu eser II.Murad adına kaleme alınmıştır. Eşkal-i Nasır-i Tûsî Tercümesi : İranlı şair Nasirüddin-i Tûsî’ye ait astronomi ve astrolojiyle ilgili eserin çevirisidir. Miftahü’l Cenne : Arapçadan Türkçeye çevrilen bu eserde şeriat esaslarının öğretilmesi amaçlanmıştır. Vesiletü’l-Mülûk fi Ehli’s-Sülûk : Ayete’l-kürsî’nin tefsiridir. Eserde, Allah’ın 99 adının (Esma-i Hüsna) açıklandığı bir bölüm vardır. Bütün bu yapıtların dışında, Dâ’î’ye ait olduğu ileri sürülen “Yüz Hadis Tercümesi”nin kime ait olduğu belli değildir.
Sevdüm seni ben cândan cânum seven ölsün mi
Ayrılamazam senden cânum seven ölsün mi
Sen hüsn ile âyetsin bir hoş kad ü kâmetsin
Eyvey ne kıyâmetsin cânum seven ölsün mi
İy la’l ü lebi kandum cevrün odına yandum
Lutf eyleyesin sandum cânum seven ölsün mi
Ol kaş ile ol gözler kirpük okını gezler
Her lâhza beni gözler cânum seven ölsün mi
Hep cevr ü cefâ senden bu kamu belâ senden
Derdüme devâ senden cânum seven ölsün mi
Sen cân-ı azîzümsin aklumda temîzümsin
Her noht ise bizümsin cânum seven ölsün mi
İy serv-i sehî-kâmet Dâ’î kuluna rahm it
Hak ide sana rahmet cânum seven ölsün mi
KAYNAK : Ahmed-i Dâî Dîvânı (I), Hazırlayan: Mehmet Özmen, Ankara 2001, s.180.
Sevdim seni ben candan, canım seven ölsün mü?
Ayrılamam senden, canım seven ölsün mü?
Sen güzellikte âyetsin, namazdan önce okunan ezansın.
Eyvah ne kıyametsin, canım seven ölsün mü?
Ey dudağı la’l gibi kırmızı şekerim, zulmünle yandım.
İyilik yapacaksın sandım, canım seven ölsün mü?
O kaş ile o gözler, kirpik okunu yayına yerleştirir.
Her an beni gözler, canım seven ölsün mü?
Zulüm ve eziyet hep senden, bütün bu belâlar senden
Derdime deva senden, canım seven ölsün mü?
Sen değerli canımsın, aklımda temizimsin.
Ne zaman benimsin, canım seven ölsün mü?
Ey servi boylu sevgili, Dâ’î kuluna acı,
Hak da sana merhamet eder, canım seven ölsün mü?
(Bugünün diliyle anlatım: Oktay Mert)