APAYDIN, TALİP, (1926 Ömerler Köyü/Polatlı), şair, romancı ve öykü yazarı. Beypazarı İlkokulu’nu bitirdikten sonra orta öğrenimini Çifteler Köy Enstitüsü’nde (1943), yükseköğrenimini Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde tamamladı (1946). Ayrıca, Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü’nü bitirdi. Turhal Ortaokulu ve Amasya İlköğretmen Okulu’nda öğretmenlik yaptı. DP’nin iktidarı döneminde bir ara bakanlık emrine alındı, sonra yeniden Danıştay kararıyla görevine döndü. 1979’da emekliye ayrıldı. Yücel, Edebiyat Dünyası, Fikirler, Yeditepe, Beraber, Yeni Ufuklar, İmece, Varlık, Türkiye Yazıları, Türk Dili, Sanat Emeği gibi dergilerde şiir ve öyküleri yayımlandı. Kırsal kesim insanlarının doğayla ve toplum güçleriyle ilişkilerini konu alan romanlar yazdı. Roman ve hikâyelerinde; yüzyıllarca sömürülmüş, yalnızlığa ve umutsuzluğa terk edilmiş köylülerin yaşamını dile getirdi; bireysel ve insancıl değerleri öne çıkarmaya çalıştı. Başlıca yapıtları: “Susuzluk” (şiir, 1956), “Kırsal Sancı” (şiir, 1999). “Bozkırda Günler” (köy notları, 1952), “Sarı Traktör” (roman, 1958), “Yarbükü” (roman, 1959), “Emmioğlu” (roman, 1961), “Ortakçılar” (roman, 1964), “Define” (roman, 1972), “Yoz Davar” (roman, 1973), “Öte Yakadaki Cennet” (öyküler, 1973), “Kocataş” (öyküler, 1974), “Toz Duman İçinde” (roman, 1974), “Tütün Yorgunu” (roman, Madaralı Roman Ödülü, 1976), “Duvar Yazarları” (öyküler, 1981), “Vatan Dediler” (roman, 1981), “Kente İndi İdris” (roman, 1981), “Kökten Ankaralı” (öyküler, 1982), “Hendekbaşı” (roman, 1984), “Hem Uzak Hem Yakın” (roman, 1985), “Karabasan” (roman, 1989), “Köylüler” (roman, 1991).”Öykülerle Çizgiler” (1998).
TALİP APAYDIN’IN ESERLERİ
KÖYLÜLER
Talip Apaydın’ın, Kurtuluş Savaşı sonrasını anlattığı, 1992 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanan eseri (1991). Romanın özeti şöyledir: “Kurtuluş Savaşı sona ermiştir. Tacım Köyü’nden savaşa katılanlardan yalnızca Molla Mahmut’la arkadaşı Haceli terhis olup köye dönmüşlerdir. Köylüler, Molla Mahmut’la Haceli’ye “hoş geldine, geçmiş olsuna” gelirler. Onlarla gidip de dönmeyenlerin aileleri gözleri yaşlı, acılı bir bekleyiş içindedirler. Köyde Molla Mahmut’la Haceli’nin dönüşünden korkuya kapılan, tedirgin olanlar da vardır. Düşmanla işbirliği yapmış, onları konağında ağırlamış Hacı Nuri, bunların başında gelir. Molla Mahmut’un gönlünü almak, ona yaranmak için “kessin yesinler” diye iki keçi gönderir. Mahmut, büyük bir öfkeyle geri çevirir Hacı Nuri’nin hediyelerini. Haceli de Mahmut gibi davranır. Oysa evlerinde ne yiyecek vardır, ne giyecek. İki arkadaş, birkaç kuruş kazanıp ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kasabaya çalışmaya giderler. Tarlalarda, inşaatlarda çalışırlar. Sık sık askerlik günlerini, özellikle de savaşta şehit olan bölük komutanları Teğmen Galip’i anarlar; onun söyledikleri kafalarına yerleşmiştir iyice. Savaştan sonra düzen değişecek, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bunun beklentisi içindedirler. Umutlarını yitirmezler. Mustafa Kemal Paşa’nın adı dillerinden düşmez. Oysa onların beklentisi doğrultusunda büyük bir değişim olmaz. Yazı devrimi olur, köye öğretmen gelir. Bunlar Molla Mahmut’la Haceli’yi sevindirir, umutlandırır. Ancak Hacı Nuri ve yandaşları yeni düzene de egemen olmuşlardır yine. Kasabadaki devlet dairelerinde onların sözü geçer. Hacı Nuri, kasabanın ileri gelen yöneticilerine evinde ziyafetler verir. Malını mülkünü artırır. Şimdi Molla Mahmut’tan da, Haceli’den de daha güçlü Kemal Paşacı olmuştur. Molla Mahmut’un da, Haceli’nin de savaşçılıklarını kimse umursamaz. İki arkadaş olup bitenleri gördükçe umutları, beklentileri zayıflamaya başlar. Haceli sonunda kendisini dine verir. Camiden çıkmaz olur. Molla Mahmut, onun gibi değildir. Kendilerinde bir suç, bir eksiklik görmez. Umutları, beklentileri gerçekleşmemiştir. Bunun neden böyle olduğunu anlayamaz. Askerden çavuş olarak dönen oğlunun eğitmen kursuna gidişi yeniden umutlandırır onu. Teğmenin söylediklerini umursamaz. Kendisi görememiştir o günü; belki gençler, çocuklar göreceklerdir. Kendileri çok beklemişlerdir, onların beklememesini düşünür.” Kaynak : Mürşit Balabanlılar, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2003, s.301.
TOZ DUMAN İÇİNDE
Talip Apaydın’ın, Millî Mücadele’ye destek amacıyla kurulan yöresel Kuvâ-yi Milliye güçlerinin oluşumu sırasında yaşanan güçlükleri anlattığı romanı (1974). Romanın özeti şöyledir: “Çanakkale Savaşı’nda yaralanan Molla Mahmut, bir süre hastanede yattıktan sonra iyileşmiş, silâh bırakışmasından sonra terhis olup köyüne, Tacım’a dönmüştür. Tedirgin ve sıkıntılı günler yaşamaktadır. Tedirginliği hem ülkenin içinde bulunduğu durumdan, hem de köydeki padişah yanlısı İmam Ziver ve ağaların tutumundan kaynaklanmaktadır. Bunlar padişah buyruğunu dinlemeden vatanı kurtarmak için düşmanlara karşı koymaya çalışanları sürekli suçlarlar. Bu yüzden onlarla çatışma içindedir. Bir şeyler yapmanın gerekli olduğuna inanır. Köylünün durumu da iyi değildir. Kazandıklarını ağalara, vergicilere, aşarcılara verirler. Bu arada İzmir’in işgal edildiği, düşmanın içlere doğru yayıldığı, düşmanı durdurmak için kimi yerlerde çeteler oluşturulduğu haberleri köyde duyulur. Köy eşrafından İbrahim Bey’le Molla Mahmut, köydeki güvenilir kişilerden Tacım çetesini kurarlar. İbrahim Bey çetebaşı, Molla Mahmut da yardımcısı olur. Çeteye katılanlara at, silâh, mermi gereklidir. Bunu sağlamak için yörenin en zalim ve en varlıklı ağası Hacı Nuri’nin evine baskın düzenlerler. Hacı Nuri’yi bağlayıp korkutarak altınlarını alırlar. Baskın, amacına ulaşmıştır. Aldıkları altınların bir bölümü, çete üyelerinin gereksinimleri için harcanır; bir bölümünü Molla Mahmut, ileride çeteye gerekebilir diye saklar. Altınların çoğunu ise, Kuvâ-yi Milliyecilere göndermek amacıyla İbrahim Bey almıştır. Hacı Nuri’nin evine yapılan baskın, yörede büyük yankı uyandırmıştır. Özellikle İmam Ziver ve çevresindekiler korkuya kapılırlar. Daha sonra Tacım çetesi, diğer çetelerle birleşerek Alaşehir baskınına katılır; Yunan cephaneliğini havaya uçururlar. Onlar bu eylemi sürdürürken Hacı Nuri’nin oğlu, Tacım köyünü basar. Molla Mahmut’un evini ateşe verir. Alaşehir baskınında Molla Mahmut kolundan hafifçe yaralanır. Bu baskına, korktuğu için katılmayan çete üyelerinden Aşır, çetedekilerin adlarını ağzından kaçırmıştır. Buna bin pişman olmuştur; ama iş işten geçmiştir. Düşman askerleri Tacım köyüne gelmiştir. Çeteye katılanları aramaya başlarlar. Çetecilerden Bilal’i döve döve öldürürler. Diğer çeteciler Molla Mahmut, Haceli, Kazım, Çopur Hamdi ve Aşır, düzenli orduya katılmak için Afyon’a doğru yola çıkarlar. Çetebaşı İbrahim Bey ise arkadaşlarını yalnız bırakmış, kayıplara karışmıştır. İbrahim Bey’in haber vermeden çekip gidişi Molla Mahmut’un kafasında kimi sorular uyandırmıştır.” Kaynak : Mürşit Balabanlılar, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2003, s.389.
VATAN DEDİLER
Talip Apaydın’ın Kurtuluş Savaşı’nın bütün aşamalarını anlattığı “Toz Duman İçinde”nin devamı niteliğindeki ikinci romanı (1981, 1998). “Tacım köyü çetesindeki beş atlı, Molla Mahmut, Haceli, Kâzım, Çopur Hamdi ve Aşır, köyde kendilerini arayan düşman askerlerine yakalanmamak için kaçarlar. Amaçları Afyon’a bir an önce varıp düzenli orduya katılmaktır. Yollar ana-baba günüdür. Düşmanın önünden kaçan kadınlar, çocuklar, yaşlılar doldurmuştur yolları. Düzenli orduya katılmak için Tacımlılar gibi yollara dökülmüş, çeşitli yerlerden, köylerden, kasabalardan gelen başka gönüllüler de vardır. Afyon’a varılır. Gelenler, denetimden geçirildikten sonra bölümlere ayrılır. Tacım çetesinin üyeleri aynı bölüğe düşerler. Eğitim başlar. Subaylarla kolayca kaynaşırlar. Molla Mahmut, bölük komutanı Teğmen Galip’in dikkatini çeker. Deneyimli, eski bir askerdir o. Öğretmen kökenli olan Teğmen Galip, zaman zaman Mahmut’u konuşturarak savaş deneyimlerini bölüktekilere aktarmasını ister. Kendisi de sık sık dersler verir, çoğunluğu köylerden gelmiş askerlerle konuşur. Onları bilinçlendirmek, yönlendirmek ister. Bu savaşın başka bir savaş olduğunu, sonunda her şeyin değişeceğini, bu savaşın mutlaka kazanılması gerektiğini anlatır. Askerlerin kafalarında ve yüreklerinde yeni imgeler oluşturmaya çalışır. En güç koşullar içinde sürüp gider savaş hazırlıkları. Hazırlıklar sürüp giderken Kökezli Hacı Nuri’nin evinde Yunan subaylarına ziyafetler verilir. Onları memnun etmek için istenilen her şeyi yapar Hacı Nuri. Düşman subaylarını bile tiksindirecek onursuzca davranışlarda bulunur. Cephedeyse düzenli ordunun düşmanla ilk yüz yüze gelişi başlar. “Mustafa Kemal Paşa’nın örgütleyip yönettiği Kurtuluş Savaşı’nın bütün aşamaları, Afyon savaşları, İnönüler, Sakarya ve Dumlupınar”, roman boyunca bir bir yaşanır. Düşman bozguna uğratılır, kaçmaya başlar. Kaçarkan köyleri, kasabaları, kentleri ateşe vermiştir. Molla Mahmut, düşmanı kovalarken Kökezli Hacı Nuri’nin köyünde, onu etkileyip sarsan bir olaya tanık olur. Hacı Nuri, tabur kumandanının çizmelerine sarılmış, “Komutanım, komutanım… Bizi kurtardınız. Allah razı olsun, Allah tuttuğunuzu altın etsin” diye ağlamaklı bir sesle bağırmakta, bir yandan da komutana bir çıkın içinde para uzatmaktadır. Benzer bir durumu da Haceli’yle birlikte İzmir’de yaşar. İzmir’e ulaşılmış, düşman denize dökülmüştür. Bir sokaktan geçerken İbrahim Bey’le karşılaşmışlardır. İbrahim Bey bir dükkânın tabelasını değiştirip kendi adını yazmaktadır. Molla Mahmut, kafasında uyanan sorunun yanıtını bulmuştur: İbrahim Bey’i onlara yaklaştıran, çeteyi kurdurtan vatan sevgisi değildir; başka bir duygu, para ve mal tutkusudur. Bir düş kırıklığına uğramıştır Molla Mahmut. Terhis olunca Haceli’yle köylerine, Tacım’a dönerler.” Kaynak : Mürşit Balabanlılar, Türk Romanında Kurtuluş Savaşı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2003, s.390.