ÂŞIK ÖMER, (asıl adı Ömer), (? Gözleve/Kırım - 1707 İstanbul), halk ozanı. Türk edebiyatının en tanınmış saz şairlerindendir. İlköğrenimini doğduğu yer olan Kırım’ın önemli kültür merkezlerinden Gözleve’de yaptığı tahmin edilmektedir. Şerifî adlı bir dîvan şairi tarafından eğitilmiş, Arapça ve Farsça öğrenmiştir. Yetiştiği çevrenin etkisiyle Hâfız’ı, Sâdî’yi, Mevlânâ’yı okumuş, dîvan ve halk şairlerini tanımıştır. Hâfız olduğu, asker olarak orduya katıldığı, Tuna kıyıları, Suriye, İran ve Arabistan’ı dolaştığı, eserlerinden anlaşılmaktadır. Taşbaskı Dîvan’ında mahlâsı Derviş Nihanî olarak geçer. Şiirlerinde, önceleri Adlî, daha sonra ise Ömer ya da Âşık Ömer mahlâsını kullanmıştır. Bir kayda göre, Gözleve’de 86 yaşında öldüğü; saz şairleri arasındaki söylentilere göre de İstanbul’da vefat ettiği ve Yemiş İskelesi’ndeki bir türbeye defnedildiği belirtilir. Aruz vezniyle yazdığı şiirlerinde Arapça ve Farsça terkiplerle yüklü bir dil kullanan Âşık Ömer, dîvan şiiri alanında bir başarı gösterememiş, edebiyat çevrelerinde ve halk arasında saz şairi olarak tanınmış, heceyle ve sade bir dille söylediği koşma, semai, destan ve tekerlemelerindeki samimî ifade çok beğenilmiştir. Eserlerinde en fazla işlenen konu, aşktır. Ayrıca gezip gördüğü yerleri öven destan tarzında güzellemeler yazan Âşık Ömer, saz şairlerinden Kayıkçı Kul Mustafa, Karacaoğlan, Yazıcı ve Kuloğlu’nun; dîvan şairlerinden Fuzulî, Atâî ve Ahmed Paşa’nın şiirlerine nazireler de yazmıştır. Halk şairleri içinde en çok şiir bırakanlardandır. Cönk ve mecmualarda bulunan ve Dîvan’a girmemiş olanlarla birlikte şiirlerinin toplam sayısı 2000 kadardır. En tanınmış şiiri, 38 dörtlükten meydana gelen Şairnâme’sidir. 1782’de Ayvansaraylı Hafız Hüseyin tarafından düzenlenen Dîvan’ın Konya nüshasında 1242 şiiri yer alır. Dîvan’ın Konya Mevlânâ Müzesi ve İstanbul Yahya Efendi Kütüphanesi’ndeki nüshaları en zengin olanlardır; yeni harflerle Sadeddin Nüzhet Ergun tarafından 1936’da bir inceleme yazısıyla birlikte yayımlanmıştır.

SEMAİ

 

Bugün ben bir güzel gördüm

Yeşiller giymiş ağ üzre

Aklımı başımdan aldı

Durabilmem ayağ üzre

 

Beni mest eden câmıdır

Gonca gülün eyyâmıdır

Her biri bir harâmidir

Kirpikleri kapağ üzre

 

Mah cemâline bakılır

Ben kulun yanup yakılır

Söyledikçe bal dökülür

Leblerinden dudağ üzre

 

Cemâli hüsnü âlişân

Ol Yûsuf’dan almış nişân

Siyah zülüfler perişân

Dökülmüş al yanağ üzre

 

Âşık Ömer geldi ise

Hak inâyet kıldı ise

Ferhad dağı deldi ise

Ben koyam dağı dağ üzre

 

KAYNAK : Şükrü Elçin, Âşık Ömer, Ankara 1987, s.42.