ABDULLAH CEVDET, (9 Eylül 1869 Arapkir - 28 Kasım 1932
İstanbul), şair ve yazar. Elâzığ Askerî Rüştiyesi’nde, İstanbul Kuleli Askerî
Tıbbiye İdadisi’nde ve Mekteb-i Tıbbiye’de okudu. 1889’da Tıbbiye’de
oluşturulan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından biri olarak siyasî
faaliyetlere girişti. 1894’te Tıbbiye’yi bitirince Haydarpaşa Hastanesi’nde
birbuçuk yıl göz hastalıkları asistanlığı yaptı. İhtilâlci çalışmalarından
dolayı 1896’da tutuklanarak Trablusgarp’a sürüldü. 1897’de önce Tunus’a, oradan
da Paris’e geçerek Avrupa’daki Jön Türkler’e katıldı; aynı yıl Cenevre’de İshak
Sükûtî ile beraber Türkçe-Fransızca olarak Osmanlı adlı mecmuayı yayımladı.
Burada istibdat aleyhine makaleler yazdı. II.Abdülhamid tarafından Viyana
sefareti doktorluğuna atandı; fakat 1900 yılı başlarında, Padişah’ı eleştiren
yazıları yüzünden görevinden alındı. Cenevre’de İçtihad Matbaası’nı kurdu ve 1
Eylül 1904’te İçtihad dergisini çıkardı. Abdülhamid ve hükûmet aleyhindeki “Bir
Rüya” adlı eseri yayımladığı için 20 Ekim 1904’te İsviçre’den sınırdışı edildi.
Ocak 1905 İstanbul’da gıyabında yapılan muhakeme sonucu ömür boyu kalebentlik
cezasına çarptırıldı. Daha sonra İstanbul’a taşınan bu dergi 28 yıl yayımlandı,
358 sayı çıktı. Bir yıl sonra Mısır’a giden Abdullah Cevdet, Kahire’de, bir
yandan göz hekimliği yaparken, bir yandan da Jön Türkler’in Ademi Merkeziyet
Fırkası’nda çalıştı. 1910’da İstanbul’a geldi ve ölümüne dek ayakta tuttuğu
matbaasını İçtihad Evi adıyla yeniden kurdu. “Kütüphane-i İçtihad” serisinde
birçok eser yayımladı. Yazı hayatının başlangıcında İslâm dinine bağlı olan
Abdullah Cevdet’in, sonradan din aleyhinde yazılar yazması, dinsizlikle
suçlanmasına sebep oldu. Dozy’nin “Essai sur I’Histoire de I’İslamisme” adlı
eserinden tercüme ettiği “Tarih-i İslâmiyet” yasaklandı; Balkan Savaşı
sırasında Hürriyet ve İtilâf Fırkası hükûmeti tarafından hapse atıldı.
İçtihad-ı Âlem adıyla yeniden yayımladığı dergisi de 13 Şubat 1915’te
kapatıldı. Damad Ferit Paşa’nın sadrazamlığı sırasında 1919’da Sıhhiye Genel
Müdürlüğüne getirilen Abdullah Cevdet, 1922’de Bahâîlik’le ilgili bir makalesi
yüzünden dava edildi. Dört buçuk yıl süren mahkemesi sonucu önce mahkûm oldu,
ancak, “Enbiyaya ta’n-fezâhat-i lisaniyye” (Peygamberleri kötüleme) suçunun
kaldırılması üzerine affedildi. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni yönetimi öven
yazılar yazdı ve ömrünün sonuna dek kendisini tamamen İçtihad’ın yayınına
verdi. Bu arada devlet yayını olarak önemli eserlere imza attı. Yazılarında
Cevdet, İbn-i Ömer Cevdet, Karlıdağ, Bir Kürt, Hacı Şakir imzalarını kullandı.
Avrupa kültürünün Türkiye’deki ateşli savunucularından oldu. Harf Devrimi’nden
çok önce, Lâtin harflerinin kabulü tezini savundu. Telif ve çeviri, 80’e yakın
eseri vardır. Eserleri: Şiir: Hiç (1890), Tuluat (1891), Ramazan Bahçesi
(1891), Türbe-i Masumiyet (1891), Masumiyet (1893), Kahriyyat (1897), Karlı
Dağdan Ses (1931), Düşünen Musiki (1932), Diğerleri : Fizyolocya-i Tefekkür
(Tefekkürün Fizyolojisi [Fr. la Pensée], 1892), İki Emel (1893), Fünun ve
Felsefe (Fen ve Felsefe, 2. bas. 1906), Mahkeme-i Kübra (Yüce Divan, 1907);
İstanbul’da Köpekler (1909); Bir Hutbe (1909); Yaşamak Korkusu (1911); Hadd-i
Te’dib (1903, 1912); Dimağ ve Melekât-ı Akliyenin Fizyolocya ve Hıfzıssıhhası
(Dimağ ve Aklî Melekelerin Fizyolojisi ve Korunması, 1917); Cihan-ı İslâm’a
Dair Bir Nazar-ı Tarihî ve Felsefî (İslâm Dünyasına Tarihî ve Felsefî Bir
Bakış, 1922); Mükemmel ve Resimli Âdab-ı Muaşeret Rehberi (1927). Ayrıca Gustav
Le Bon, Shakespeare, Schiller, Mevlânâ ve Ömer Hayyam’dan çevirileri de vardır.