ALFABE, (abece de denir), dilin yazıya aktarılmasını sağlayan her türlü yazılı biçimler sistemi; özellikle, ünlülerle ünsüzleri belirten ve saymaca (itibarî) bir düzen içinde sunulan harflerin tümü. Henüz yazının bulunmadığı çağlarda insanlar, hatırlanması gereken olayları ya da ilgilendikleri haberleri uzak yerlere ulaştırmak amacıyla ağızlarından çıkan sözleri birer şekille belirterek yazı yazmaya başladılar. Zamanla bu şekiller heceleri ve tek sesleri belirtmeye başladı. Bu arada şekiller de değişerek kırık çizgiler, yarı ya da bütün daireler olarak yazılmaya başlandı. Her dilin fonetiğine göre harfler topluluğu, yani alfabeler ortaya çıktı, ancak çağlar boyunca çeşitli uygarlıkların birbirleriyle ilişki kurması sonucu kimi alfabeler birden fazla dil tarafından kullanılmaya başlandı. Alfabenin ilk kez MÖ 2000 yıllarında Sina Yarımadası’nda ortaya çıktığı sanılmaktadır. Sina alfabesi daha sonraları Fenike alfabesinin temelini oluşturdu. Sina alfabesinin kuzey kolunda Fenike alfabesinden başka, bugünkü Arap alfabesinin atası olan Aramî alfabesi de gelişti. Fenike alfabesi, Yunan, İbranî ve Lâtin alfabelerinin doğmasına yol açtı. Aramî alfabesinden ise Arap, Pehlevî, Avesta, Uygur gibi alfabeler türedi. Alfabelerin, hiyerogliften mi, yoksa geometrik şekillerden mi türediği konusunda dil bilginlerinin çeşitli varsayımları hâlâ tartışılmaktadır. Fenikelilerden alınan alfabeyi kullanmaya başlayan Yunanlılar, ünlü (sesli) harfleri de ekleyerek bugünkü Yunan (Grek) alfabesini oluşturdular ve harflere Fenikelilerin verdikleri adları benimsediler. Böylece Yunan alfabesinin ilk harfi “alef”ten “alfa”, ikinci harfi “beth”ten “beta” doğdu. Alfabe sözcüğü de bu iki harfin okunuşundan oluşmuştur. Etrüskler aracılığı ile İtalya’ya götürülen Yunan alfabesi Lâtinler tarafından benimsendi, ancak yeni eklemeler ve Etrüsk alfabesinin etkileri ile Lâtin alfabesi türetildi. Yunan alfabesinin, aşamaları henüz bilinmeyen evrimlerden geçerek İskandinav ve Ren boyu kavimlerinin kullandığı Rünik alfabeyi doğurduğu bilinmektedir. Ayrıca Kiril alfabesi denilen ve Ortodoks Slâvların kullandıkları alfabe de Yunan alfabesinden çıkmıştı. Lâtin alfabesi günümüzde dünyanın birçok ülkesinde benimsenmiş, küçük değişikliklerle pek çok dilin ulusal alfabesi olmuştur. Aramî alfabesini değişikliğe uğratan Nebatîler, Arap alfabesinin doğmasını sağladılar, 6 yeni harf ekleyerek günümüzde kullanılan Arap alfabesini yarattılar. Müslümanlığın yayılması ile Arap alfabesi, Arapça konuşmayan ulusların da benimsediği bir alfabe oldu. Cumhuriyet döneminde Lâtin alfabesinin kabulüne kadar Türkler bin yıla yakın Arap alfabesiyle yazdılar. Göktürklerin kullandığı Göktürk alfabesi kimi bilginlerce Aramî alfabesinden türemiş olarak gösterilmekte, kimi bilginler de bunun Orta Asya’ya özgü bir alfabe olduğunu savunmaktadır. Körlerin okumasını sağlamak üzere, çeşitli noktaların harfleri belirtmek amacıyla farklı dizilişlerinden oluşan Braille alfabesi ile telgrafla haberleşmeyi sağlayan çizgi ve noktalardan oluşan Mors alfabesi özel alfabelerden sayılmaktadır. Türkçede ise geçmişte yirmi kadar alfabe kullanılmıştır; bu alfabeler içinde en uzun süreli ve en yaygın olan Arap alfabesidir. Türk dili için 26 Haziran 1928’de oluşturulan Dil Encümeni, Lâtin harfleriyle Türkçe bir alfabe hazırladı. 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı “Yeni Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbikatı” adlı yasayla yürürlüğe konan ve 10 Ocak 1929’dan itibaren kullanılmaya başlanan bu yeni Türk alfabesi 8’i ünlü, 21’i ünsüz 29 harften oluşmaktadır.