AVRUPA BİRLİĞİ (AB), Batı Avrupa ülkelerinin büyük bölümünü bir araya getiren ve bu ülkelerin ekonomik ve siyasî bütünleşmesini amaçlayan uluslararası kuruluş. II. Dünya Savaşı’nda yaşanan dehşetin ardından, altı Avrupa ülkesi (Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda) aralarında tekrar bir savaş çıkmasını engelleyebilecek her türlü önlemi alma kararı verdiler. Bunu gerçekleştirebilmek için (savaşın iki ana unsuru olan) ulusal kömür ve çelik üretimlerini Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) adı altında ortak ve uluslar üstü bir kuruluşa bağlayarak, savaşı maddeten imkansız hâle getirdiler. Bu girişim Avrupa Birliği’nin (AB) temelini oluşturdu. 1957’de altı kurucu üye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kurarak bir adım daha öteye gittiler. Sınırların ve gümrüklerin kaldırılacağı bir büyük ortak pazar oluşturarak ekonomilerini güçlendirmeyi ümit ettiler. “Demir Perde”nin kalkmasıyla, AET ülkeleri topluluklarının uluslararası düzeyde daha fazla güce ve görünürlüğe ihtiyacı olduğuna karar verdiler. Kuruluş antlaşmalarını yeniden oluşturarak siyasî bir boyut kazandırdılar ve 1992’de kendilerini “Avrupa Birliği” (AB) olarak yeniden isimlendirdiler. Gelişim süreci içerisinde AB, hükûmetlerin, firmaların ve bireylerin izlemesi gereken bazı kural ve politikalar benimsedi. Üye devletlerin katkı payları ve satışlarda uygulanan KDV’nin bir kısmı ile finanse edilen bütçesiyle AB, hedeflenen politikaları uygulamaya koydu: Ortak tarım politikası ve yapısal fonlar. Ortak tarım politikasının amacı, savaş sonrasında çiftçilere üretimlerinde destek olarak Avrupa’yı gıda açısından kendi kendine yeter hâle getirmektir. Yapısal fonlar ise, Avrupa’nın farklı yerlerindeki ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri azaltma amacı taşır. Avrupa Birliği, temel görevi olan barış ve ekonomik refahı sağlamanın yanı sıra, çevrenin korunması, öğrenci değişim programlan, insanî yardım, tüketicilerin korunması, Temel Haklar Şartı ve Avrupa vatandaşlarının hakları gibi çok çeşitli konularla da ilgilenir. Günümüzde Avrupa Birliği, esas görevini gerçekleştirmiş durumdadır. Birliğe üye devletler, II.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana birbirleriyle barış içerisinde yaşamaktadır; tek pazar oluşmuştur ve bu, ekonomik refah sağlamaktadır. 1 Ocak 2002’de Euro tedavüle girmiştir. Avrupa Birliği, 1 Mayıs 2004’te 10 yeni üyeyi kabul ederek üye ülke sayısını 25’e çıkarmış, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 4 üyeyi daha kabul etmeye hazırlanmaktadır. Gittikçe genişleyen yapı sebebiyle, yeni bir çalışma yöntemine ihtiyaç doğmuştur. Ayrıca, küresel dengeler ve ekonomik koşullar, birliğin kuruluş yıllarındakinden oldukça farklıdır. Bunun sonucu olarak da birlik üyesi ülkelerin vatandaşlarının sosyal hakları, Avrupa kamu hizmetleri, Avrupa sosyal modelinin korunması ve en önemlisi de AB vatandaşlığının benimsenmesi gibi birçok konu yeniden ele alınmakta ve genişleyen Avrupa ekseninde çözümler aranmaktadır. Üye devletlerin, aday ülkelerin, Avrupa bölgelerinin, sivil toplum örgütlerinin, işletmelerin, AB kurumlarının ve AB genelinde çeşitli kesimlerin temsilcileri, Avrupa Konvansiyonu adı altında düzenlenen toplantılarda bu konuları ele almış ve 2 yıllık bir çalışma sonucunda taslak Avrupa Anayasası’nı hazırlamıştır. Referandum (halkoylaması) sonucu Fransa’da ve Hollanda’da reddedilen taslak Anayasa’nın şimdilik yürürlüğe girmesi söz konusu değildir. Birliğin geleceği ile ilgili tartışmalar devam etmektedir. Bu tartışmalar kapsamında, 2010 sonrasında Norveç, İsviçre, Bosna, Arnavutluk, Makedonya, Moldavya ve Ukrayna’nın AB’ye üyeliği gündeme gelmektedir. Fakat henüz bahsi geçen bu ülkeler AB’ye üyelik başvurusu yapmamışlardır. AB kapısında üyelik bekleyen ülkelerden Bulgaristan ve Romanya’nın 2007’de üye olması beklenmektedir. Haziran 2004’te adaylık statüsü kazanan Hırvatistan da Türkiye ile birlikte üyelik yolunda ilerleyen ülkeler arasındadır. AB’nin Son Genişlemesi: 25 Üyeli Avrupa 1 Mayıs 2004’te 10 yeni üyenin katılımı, AB tarihinde gerçekleşen en zorlu genişleme dalgasıdır. Toplam 25 üyesi ile dünyanın en geniş siyasî ve ekonomik bloğu konumuna erişen AB, genişlemenin avantajları kadar zorlukları ile de karşı karşıyadır. Yeni üyelerin birliği ne ölçüde ve nasıl etkileyeceği, Türkiye açısından çok büyük önem taşıyor. On yeni ülkenin katılımının malî, kurumsal ve sosyal etkileri AB’yi yıpratmazsa, bundan Türkiye de kazançlı çıkacaktır. AB halkının “yeni gelenler fobisi” zayıfladığında ve göç korkusu boşa çıktığında, Türkiye dosyası da bu gelişmelerden olumlu etkilenecektir. AB’nin geleceğiyle ilgili tartışmaların devam etmesi, AB’nin temellerinin sarsılmakta olduğu izlenimini uyandırmamalıdır. Çok istisnai durumlar söz konusu olmadıkça, daha uzun yıllar Avrupa Birliği varlığını sürdürecek ve büyük olasılıkla da güçlenecektir. Tek Pazar, Euro, ortak politikalar, uyumlulaştırılmış mevzuatlar ve uluslar üstü kurumlar artık Avrupa’da birlik sürecini, geri dönüşü olmayan bir yöne sokmuştur. Üstelik birliğin temelinde, küresel düzende ortak siyasî ve ekonomik çıkarlar, toplumsal değerler ve sınır ötesi sorunlar karşısında, ulusal boyutu aşan siyaset gerekleri bulunmaktadır. Bu noktada asıl soru, AB’nin federal bir yapıya doğru gidip gitmeyeceği ve hangi ülkeleri yeni üye olarak kabul edeceği üzerinde odaklanmaktadır.

AVRUPA BİRLİĞİ KRONOLOJİSİ

 

AB Tarihçe: Temel Olaylar

·          1946: II.Dünya Savaşı sonrası Avrupa harabeye döndü. Winston Churchill bir “Avrupa Birleşik Devletleri” çağrısında bulundu.

·          1950: 9 Mayıs 1950, Schuman Bildirgesi. Bu Bildirge Nisan 1951’de Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda ve Almanya Federal Cumhuriyeti olmak üzere altı ülkeden oluşan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kuruldu.

·          1957: Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda ve Batı Almanya arasında Roma Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET ya da Euratom) kuruldu. Bu kapsamda, mal ticaretinin serbestçe yapılabildiği “Ortak Pazar” oluşturuldu.

·          1960: AET’ye üye olmayan Batı Avrupa ülkeleri, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ni (EFTA) kurdu.

·          1968: Gümrük Birliği oluşturuldu. 6 AET ülkesi arasındaki tüm ithalat tarifeleri kaldırıldı.

·          1979: Avrupa Parlamentosu’nda toplu oy kullanma sistemiyle ilk seçimler yapıldı. Avrupa Para Sistemi (EMS) kuruldu.

·          1986: AET üyeleri arasında AET kurum ve yetkilerini güçlendiren Avrupa Tek (Nihai) Senedi imzalanarak mal, hizmet, sermaye ve bireylerin ulusal sınırlarda kontrol edilmeden hareket edebilecekleri geniş bir iç pazar oluşturuldu. (Bu pazar 1 Ocak 1993’te gerçekleşti.)

·          1990: Avrupa’da II.Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş olan komünist rejimler yıkıldı (Bu ülkeler Demir Perde ülkeleri olarak da anılırdı), demir perdenin ortadan kaldırılmasıyla birlikte birleşik bir kıta yaratma şansı doğdu.

·          1992: Topluluğu Avrupa Birliği’ne dönüştüren Maastricht Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile AB’nin politika alanları genişletildi. Örneğin, para birliği konusu gündeme alındı.

·          1999: Avrupa’nın ortak para birimi olan Euro, nakit para kullanımı gerektirmeyen işlemlerde 15 üye devletin 11’inde görünmez para birimi olarak kullanılmaya başlandı.

·          1997: Birlik kurumlarını geliştirmeyi amaçlayan Amsterdam Antlaşması imzalandı.

·          2001: AB’nin karar alma mekanizmasını, yeni genişlemeleri göz önüne alarak değiştiren Nice Antlaşması imzalandı (Antlaşma, 1 Şubat 2003’te yürürlüğe girdi).

·          2002: Euro banknot ve madenî paraları kullanılmaya başlandı. Ulusal para birimleri devre dışı bırakıldı.

·          2005: Avrupa’nın geleceğini şekillendirme amacıyla toplanan Konvansiyon tarafından hazırlanan “taslak Avrupa Anayasası”, Fransa ve Hollanda’da referanduma sunuldu ve reddedildi. Lüksemburg’daki referandumda onaylanan taslak Anayasa ile ilgili diğer ülkelerde yapılması öngörülen referandumlar iptal edildi. Birlik karar alma mekanizmaları, Nice Antlaşması’nda belirtildiği şekilde faaliyetlerini sürdürdü.

Avrupa Topluluğu’nun Genişlemesi

·          1957: 6 ülke: Belçika, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda ve Batı Almanya bir araya gelerek Avrupa Birliği’nin temellerini attı.

·          1973: İngiltere, İrlanda ve Danimarka, EFTA’dan ayrılarak AET’ye katıldı. Norveçliler referandumla üyeliğe karşı oy kullandı.

·          1981: Yunanistan, Topluluğun onuncu üyesi oldu.

·          1986: İspanya ve Portekiz üye oldu.

·          1990: 1989’da Doğu ve Batı Almanya arasındaki Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Almanya’nın birleşmesiyle, eski Doğu Almanya da Topluluğa katıldı.

·          1995: Avusturya, Finlandiya ve İsveç de Avrupa Birliği’ne katıldı. Norveçliler ikinci kez üyeliğe karşı oy kullandı.

·          2003: Hırvatistan’ın üyelik başvurusu kabul edildi; müzakere tarihi henüz belirlenmedi. Bulgaristan ve Romanya’nın 2007’de tam üyeliğe kabulüne karar verildi.

·          2004: 1 Mayıs’te 10 yeni ülke AB’ye katıldı (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Kıbrıs ve Malta).

·          2005: Türkiye ile üyelik müzakereleri 3 Ekim’de başladı.

 

 

AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ KRONOLOJİSİ

 

·          Temmuz 1959: Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) ortaklık için başvurdu.

·          12 Eylül 1963: Türkiye ile AET’yi bir Gümrük Birliği’ne götürecek ve ileride üyeliğin temelini oluşturacak olan Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalandı.

·          22 Temmuz 1970: Türkiye Katma Protokolü kabul etti.

·          14 Nisan 1987: Türkiye, Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusunda bulundu.

·          6 Mart 1995: 36. Ortaklık Konseyi, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’nin 1995 yılı içerisinde gerçekleştirilmesine karar verdi.

·          12-13 Aralık 1997: Lüksemburg Zirvesi’nde, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovenya, Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Letonya, Estonya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tam üyelik için aday ülkeler olarak belirlendi. Türkiye aday ülkeler arasına alınmadı, ancak tam üyeliğe ehil olduğu teyit edildi.

·          10-11 Aralık 1999: Helsinki Avrupa Birliği Zirve toplantısında Türkiye’nin AB üyeliğine aday bir ülke olduğu teyit edildi.

·          12-13 Aralık 2002: Kopenhag Zirvesi sonuçlarında Konsey’in 2004 yılı İlerleme Raporu ve Komisyon’un görüşleri temelinde Aralık 2004’te yapılacak Zirve’de Türkiye’nin Kopenhag siyasî kriterlerini karşıladığı kararını alması hâlinde müzakerelerin gecikmeksizin başlatılacağı belirtildi.

·          6 Ekim 2004: Avrupa Komisyonu, İlerleme ve Etki Raporları’nı açıklayarak Türkiye’nin siyasî kriterleri yeterli düzeyde karşıladığını belirtti ve katılım müzakerelerinin açılmasını önerdi.

·          16-17 Aralık 2004: AB Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirve Toplantısında Türkiye’nin, siyasî kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtildi ve katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılması kararlaştırıldı.

·          29 Haziran 2005: Avrupa Komisyonu, “Türkiye İçin Katılım Müzakereleri Çerçevesi Taslağı”nı açıkladı. Taslakta müzakereleri düzenleyen genel ilkeler, müzakerelerin içeriği, müzakere prosedürleri ve müzakere başlıklarına ilişkin taslak liste yer aldı.

·          3 Ekim 2005: AB Dışişleri Bakanları’nın Lüksemburg’da yaptıkları toplantıda Türkiye’ye yönelik müzakere çerçeve belgesi onaylandı ve müzakerelerin tarama süreciyle resmen başlatılması kararlaştırıldı.

·          20 Ekim 2005: Üyelik müzakerelerinin ilk aşamasını oluşturan tarama süreci, bilim ve araştırma alanında düzenlenen “tanıtıcı tarama” toplantısı ile başladı.

·          9 Kasım 2005: Avrupa Birliği, Türkiye’ye yönelik 2005 yılı İlerleme Raporu’nu ve Katılım Ortaklığı Belgesi’ni açıkladı.

 

 

MÜZAKERE NEDİR?

 

“Müzakere” aslında bir uyum sürecidir. Avrupa Birliği’ne üye olmayan aday ülkeler, Avrupa Birliği yasalarına (Müktesebat’a-acquis) uyumun gerektirdiği hakları ve yükümlülükleri yerine getirmeye çalışır.

Müzakereler aslında görüşme turları olarak geçer. Önce aday ülkenin yasal ortamının AB yasalarına göre nerede olduğu saptanır. Hangi eksikler, gerekli değişiklikler ve çelişkiler varsa dökümü yapılır. Sonra AB Bakanlar Konseyi, yani üye ülkeler, hangi konularda ne gibi çalışmalar yapılması gerektiğine karar verir. Komisyon buna göre aldığı onay ve görev tanımı ile müzakereleri başlatır, Konsey ile birlikte yürütür ve kapatır. Esas olarak müzakere edilen AB müktesebatının içeriği değildir. Aday ülke buna zaten uyacaktır. Bu içeriğe hangi zamanlama, geçiş  dönemleri, geçici istisnalar ve uygulama başarısı ile uyacağıdır.

Bazı alanlarda, müzakere kavramının doğasına daha uygun bir “al-ver” süreci ileri aşamalarda devreye girer. Bunların en başında ise bütçe gelmektedir. Aday ülkenin Avrupa Birliği bütçesine katkısı ve bütçeden alacağı yardım miktarları müzakereler sonucunda belirlenir. Müzakere edilen bir diğer konu da aday ülkenin Avrupa Bakanlar Konseyi’ndeki ağırlıklı oy oranı (nitelikli oy çoğunluğu için) ve Avrupa Parlamentosu’ndaki koltuk sayısıdır.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 3 Ekim 2005’te başlayan Müzakere sürecine, Türkiye’yi temsilen Baş Müzakereci sıfatıyla, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan başkanlık etmektedir.