ALMANYA, Orta Avrupa’da devlet. Kuzeyinde Danimarka, Kuzey Denizi ve Baltık Denizi, doğusunda Polonya ve Çek Cumhuriyeti, güneyinde Avusturya ve İsviçre, batısında Fransa, Lüksemburg, Belçika ve Hollanda bulunmaktadır. Ülke toprakları birçok farklı yüzey şeklini barındırır. Güney kesimleri genellikle dağlık ve ormanlık olup, Fransa’yla sınırı çizen Ren Nehri’nin doğusunda, İsviçre’deki Jura Dağları’nın uzantısı Kara Orman’ı oluşturan sarp doruklar yer alır. Güneydoğusunda yer alan Alpler, doğuda yükselen, Tuna Irmağı vadisinden yukarıya doğru sık ormanlarla kaplı Bavyera Platosu’yla birleşir. Toprakları, doğu ve batıdaki komşularında olduğu gibi, kuzeyden güney doğrultusuna gidildikçe yükselir.Fransa sınırından başlayarak doğuda Karpatlara kadar uzanan doğu bölümü dağlar ve tepelerden oluşur. Bu bölge dağlık alanlardaki sık ormanlarıyla dikkat çeker. En yüksek ve sarp doruklar bölgenin kuzeyindeki Harz Dağları’ndadır. Ülkenin üçte birini kuzeydeki geniş düzlükler kaplar. Bu, aynı zamanda Rusya içlerine kadar varan, kumlu ve killi toprak yapısındaki Kuzey Avrupa Ovası’nın bir parçasıdır. Bu bölgede tarım alanlarına ve verimli otlaklara rastlanır. Öncelikle Elbe ve kolları olmak üzere kuzeye doğru akan ırmaklar, ovalık bölgenin sularını toplar. Ülkenin iklimi genel olarak ılımandır. Yağışlar düzenli ve boldur. Kuzey Denizi ve Baltık Denizi’ne yakın kıyı düzlüklerinde ılıman deniz iklimi hâkimken, doğuya ve güneydoğuya gidildikçe kara iklimi ağır basar. Ülke topraklarının yaklaşık üçte biri ekili durumdadır. Dünyaca ünlü Alman biraları için yetiştirilen şerbetçiotu Hallertau bölgesinde yetiştirilirken, Ren ve Mosel ırmaklarının vadilerinde bağların yaygın olduğu görülür. Ülkenin verimli topraklarında en çok buğday, arpa, mısır ve şekerpancarı ekilir. Özellikle güneyde, Bodensee (Konstanz Gölü) kıyıları boyunca iklimin uygun olduğu yerlerde meyve yetiştiriciliği yapılır. Hayvancılık domuz, sığır ve koyun besiciliğine dayanır ve özellikle kuzeydeki ovada ve Alpler’in eteklerinde yoğunlaşmıştır. Doğal kaynaklar açısından zengin olmayan ülke, gelişmiş sanayisi için gerekli hammaddelerin çoğunu ithal etmek zorundadır. Ekonomi: 1980’lerin sonunda tek başına dünyada dördüncü sırayı alan Batı Almanya’nın, 1990’da Doğu Almanya’yla birleşmesi ekonomiye büyük bir yük getirmekle birlikte, aynı zamanda eşi görülmemiş bir büyümenin de yolunu açmış ve ülke, dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri konumuna gelmiştir. Ekonominin temel dayanağını imalat sektörünün oluşturduğu ülkede, Ruhr Havzası en büyük sanayi merkezidir. Bununla birlikte Frankfurt, Stuttgart, Münih, Hannover, Hamburg ve Berlin gibi pek çok kentte fabrikalar yer alır. En önemli sanayi dalları motorlu araç ve makine üretimi, elektrik ve elektronik, kimya sanayisi ve gıda işlemedir. Otomobil üretiminde ABD ve Japonya’dan sonra gelir ve üretiminin yüzde 60’ını ihraç eder. Ülkede geniş rezervleriyle önemli bir mineral kaynağı olan kömür, yerini petrole bırakmıştır. Ayrıca ülkede çimento, kimya, otomobil ve elektronik sanayileri önemlidir. Serbest girişimin ve özel mülkiyetin anayasa güvencesi altında olduğu ülkede devlet, daha çok düzenleyici bir rol oynar. Vergi gelirleri, her düzeydeki yönetim için belirlenen bütçe gelirlerinin en büyük kaynağını oluşturur. Tarih: Bugünkü Almanların atası olan Cermenlerin tarihi, sürekli kavim değişiklikleriyle doludur. Bu kavimler birdenbire tarih sahnesinden kaybolmaları; bunların daha güçlü komşuları içinde mi eridikleri, yoksa daha geniş topluluklar meydana getirmek üzere birbirleriyle mi birleştikleri kesin olarak bilinmemektedir. MÖ 4. yüzyılın sonlarına doğru yurtları, Schleswig-Holstein, Danimarka ve Kuzey Almanya’nın Weser ile Oder ırmaklarının aşağı kesimleri arasındaki bölgeyi kapsıyordu. Cermenler, MÖ 3. yüzyılda Keltleri Galya’ya sürerek Almanya’yı ele geçirdiler. Aradan yüzyıl geçmeden Roma’ya akınlarda bulundularsa da Roma, onları MS 3. yüzyıla kadar kendi imparatorluk sınırları dışında tutmasını bildi. Cermenler MS 1. yüzyılda Cermanya’yı Urallar’a ve Karadeniz’e kadar genişlettiler. MS 3.-4. yüzyıllarda Hunların Avrupa’ya yayılmaları üzerine Cermen kabilelerinden büyük bir bölümü Roma üzerine akmaya başladı. Gotlar Japonya ile İtalya’ya, Vandallar Güney Japonya ile Kuzey Afrika’ya göç ettiler. Lombardlar, Po Havzası’na çekilip Lombardiya’yı kurdular. Anglosaksonlar İngiltere’ye geçerek, orada Angleland’ı (İngiltere), Franklar ise Galler’e inerek en güçlü Cermen Krallığını kurdular. Elbe Irmağı çevresinde yerleşmiş olan asıl Cermenler, kendi dillerini, geleneklerini korudular. Frank Kralı Clovis (Chlodwig) 6. yüzyılda Hristiyanlığı kabul ederek, Avrupa’ya Roma uygarlığını soktu. 768’de tahta çıkan Frank Kralı Charlemagne, 800 yılında Papa tarafından Roma imparatoru ilan edildi. O çağda Fransa ile Almanya bir tek ülke sayılıyordu. Charlemagne’ın geniş imparatorluğu, torunları zamanında paylaşıldı. Varduk Antlaşması (843) ile Ren ve Aare ırmaklarının doğusunda kalan parça, Doğu Frank Devleti adıyla en küçük kardeş, Alman Ludwig’e düştü. Böylece dağılan Charlemagne İmparatorluğu birçok dükalığa bölündü. İlk Doğu Frank Krallığı 911’de kuruldu ve Frankonya Dükü I. Konrad kral oldu. 936’dan sonra Sakson dükleri kral oldular. I. Otto (Büyük Otto, 936-973), Fransa hariç, bütün Almanya’yı egemenliği altına aldı. 962’de kaiser (imparator) unvanını alarak Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nu kurdu. Ancak Hohonskaufen Hanedanı zamanında devlet ile kilise arasında başgösteren anlaşmazlıklar ve ülkedeki kargaşalıklar II. Friedrich döneminde giderek arttı. II. Friedrich’in ölümü (1250) üzerine Almanya büsbütün karıştı. Uzun bir süre imparator seçilemedi. En sonunda, Avusturyalı Rudolph imparator ilan edildi (1273). Böylece, Habsburg Hanedanı’nın ilk imparatoru iş başına geldi. Habsburglardan İmparator Charles Qint (V. Karl, 1519-1556), Avusturya, İspanya, Hollanda ve İtalya’nın bir kısmını egemenliği altına aldı. Buna karşın, ülkenin dört bir yanında kargaşalıklar sürüp gidiyordu. Luther, Protestanlığı yaymaya başladı. 1555’te Augsburg Antlaşması imzalandı. Herkesin kendi inancına göre ibadet etmesine izin verildi. Ancak, iki taraf arasındaki barış 63 yıl sürdü. 1618’de Bohemya’da başlayan ve otuz yıl süren bu kargaşa, dinî bir savaş hâlini aldı ve bütün Almanya’ya yayıldı. 1648’de imzalanan Vestfalya Antlaşması ile savaş sona erdi. Alman imparatorlarının yetkileri daraltıldı. Bu savaşlar sırasında Güneybatı Almanya’da yaşayan Hohenzollern kontları, Berlin’in doğu kesiminde egemenlik kurmaya başladılar ve Doğu Prusya’yı ele geçirdiler. 1640’ta, Friedrich Wilhelm Brandenburg, Prusya Devleti’nin temelini attı. Bundan sonra tahta çıkan I. Friedrich, 1701’de ilk Prusya kralı oldu. Prusya’nın yükselmesi, II. Friedrich (Büyük Friedrich) dönemine rastlar. Bu dönemde 1756-1763 yılları arasında Avusturya ile yapılan Yedi Yıl Savaşları’nda Avusturya kesin bir yenilgiye uğradı. Almanya’nın yönetimi II. Friedrich’in eline geçti. Fransız Devrimi’nden sonra, Avusturya ile Prusya da dahil olmak üzere birçok Alman devleti savaşlara sahne oldu (1792). Napoléon, Almanya’nın içlerine kadar girdi ve 1806’da Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nu tamamen yıktı. Bu durum Almanya’nın yeniden birleşmesine yol açtı. Yapılan savaşlar sonunda Napoléon, Leipzig’de ve Waterloo’da yenildi. Bunun üzerine, 1814-1815’te Viyana Konferansı toplandı, konferansta Almanya’daki üç yüzü aşkın bağımsız devletin azaltılmasına karar verildi. İmparatorluğun yerine bir Alman Konfederasyonu kuruldu. 1871’de Prusya Kralı I. Wilhelm’in, Kont Otto von Bismarck’ı başbakanlığa getirmesiyle birlikte Almanya’nın birleştirilmesi yolunda ilk adım atıldı. Bismarck başbakan olur olmaz meclisi dağıtıp anayasayı değiştirdi. Prusya kralının başkanlığında bir federasyon kuruldu. II. Wilhelm döneminde, Bismarck başbakanlıktan uzaklaştırıldı. Büyük bir silâhlanma faaliyetine girişildi. 1910’lardan 1960’a kadar süren yarım yüzyıl, Almanya yakın tarihinin kuşkusuz en önemli dönemidir. Birçok askerî ve siyasî olayla dolu olan bu dönemi Almanya sürekli bir çalkantı içinde geçirdi. Almanya’nın I. Dünya Savaşı yenilgisi üzerine bütün sömürgelerini yitirmesi, iki Dünya Savaşı arasında ülkede Nazi yönetiminin kurulması, II. Dünya Savaşı’nı kaçınılmaz kılan siyasî ve askerî girişimler ve Almanya’nın politik yapısının son savaşı izleyen yıllarda değişmesi, bu dönemin başlıca olaylarını oluşturur. I. Dünya Savaşı (1914-1918) Almanya ile bağlaşıklarının yenilmesiyle sona erdi. 28 Haziran 1919’da imzalanan Versailles (Versay) Antlaşması ile, Almanya bütün sömürgelerini kaybettiği gibi, komşu ülkelere de toprak vermek zorunda kaldı. Bu ağır yenilgi üzerine, federasyona dahil bütün Alman hükümdarları haklarından feragat ettiler; Weimar’da yapılan yeni bir anayasa ile Cumhuriyet ilan edildi (1919). Friedrich Ebert cumhurbaşkanı seçildi. 1932 yılında, ikinci kez başkanlığa seçilen Hindenburg, 1933’te, Adolf Hitler’i başbakanlığa atadı. Hitler, 1934’te Hindenburg’un ölümü üzerine devlet başkanı oldu. Bu tarihten II. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar geçen kısa süre içinde Almanya’da ekonomi alanında büyük başarılar elde edilirken, demokratik özgürlükler büyük ölçüde yok edildi. Siyasî polis (Gestapo), SA ve SS kuruluşlarının baskısı altında çok şiddetli bir antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı) ve antikomünizm politikası sürdürüldü. Genç Almanlar “führer” çevresinde toplanırken, bir bölüm Alman ülkeden ayrılmak zorunda bırakıldı ya da toplama kamplarına gönderildi. Savaş endüstrisini kuran Almanya, Versailles Antlaşması’nın bağlayıcı hükümlerini birbiri ardına tanımamaya başladı. Faşist İtalya ile Almanya arasında Roma-Berlin Mihveri kuruldu. Avusturya’ya yapılan baskılar sonucu bu ülke 1938’de Almanya ile birleştirildi (Anschluss). Önce Südet bölgesini, sonra da Bohemya’yı işgal eden Almanya, Çekoslovakya’yı parçaladı. 1939’da Alman-Sovyet Paktı imzalandı. Polonya’nın Eylül 1939’da işgali üzerine II. Dünya Savaşı fiilen başladı. Savaşın başında büyük başarılar elde eden Almanya savaşı kaybederek 8 Mayıs 1945’te kayıtsız şartsız teslim oldu. 1945 yılı Şubat ve Ağustosu’nda müttefikler arasında Yalta ve Potsdam antlaşmaları imzalandı. Doğu Prusya ve Oder-Neisse sınırının doğusunda kalan bir bölüm Alman toprağı, Polonya ve Sovyetler Birliği’ne verildi. Almanya; ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği arasında dört işgal bölgesine ayrıldı. Ayrıca Berlin, Batılı bağlaşıklar ile Ruslar arasında bölündü. Almanya 1949’da ikiye ayrıldı. Savaşta küçülen Alman toprakları üzerinde Federal Almanya Cumhuriyeti ile Demokratik Alman Cumhuriyeti (ya da Batı ve Doğu Almanya) adlı iki yeni devlet kuruldu. 1989’da Demokratik Almanya’da 40 yıldır süregelen sosyalist rejimin sona ermesiyle birlikte iki Almanya’nın birleşmesi gündeme geldi. 9 Kasım 1989’da Demokratik Almanya, kapılarını Batı’ya açtı. Mayıs 1990’da iki Almanya’nın başbakanları, birleşmenin ekonomik ve sosyal koşullarını belirleyen bir anlaşma imzaladılar. Temmuz 1990’da bu anlaşmanın hükümleri yürürlüğe girdi. Ağustos’ta da birleşmenin hukuksal çerçevesini çizen bir anlaşma yeni bir antlaşma imzalandı. 2 Ekim 1990’da uzun bir ayrılıktan sonra yeniden aynı devlet çatısı altında birleşen Almanya’nın başkentinin Berlin olmasına karar verildi. Birleşmenin ardından Aralık 1990’daki seçimlerde Kohl liderliğindeki koalisyon partileri kesin bir zafer elde etti. Ülkenin iki kesimi arasındaki derin uçurumu kapatma çabaları ülke ekonomisine ağır bir yük getirirken, bütçe açıklarını kapatmak için vergileri yükseltme, devlet sübvansiyonlarını azaltma ve sosyal hizmetleri kısma gibi önlemlere başvuruldu. Bu arada hızla tırmanan yabancı düşmanlığı, göçmen işçilere karşı gittikçe artan saldırılar ciddî boyutlara vardı. Hükûmet, ırkçı saldırılar için daha sert cezalar getirirken, mülteci alımına sınırlamalar getirme yönünde adımlar da attı. Almanya’nın Ekim 1993’te Maastricht Antlaşması’nı 12. ve son ülke olarak onaylamasıyla, Avrupa Birliği, 1 Kasım’da resmen yürürlüğe girdi. Öte yandan Almanya, BM Güvenlik Konseyi’ne, daimî koltuk sahibi olmak için bir kez daha başvurdu. Bir Alman üst mahkemesinin Temmuz 1994’te Alman ordusunun NATO dışındaki BM barış gücü operasyonlarına katılmasının anayasaya uygun olduğuna karar vermesiyle bu yöndeki önemli bir engel ortadan kalkmış oldu. Ağustos 1994’te Berlin’deki son Rus birlikleri çekildi. Ekim 1994’teki seçimlerde CDU, CSU ve FDP koalisyonu meclisteki çoğunluğunu korudu. Dördüncü kez şansölye olan Kohl, %11’e çıkan işsizlik karşısında sosyal hizmetlerde büyük kısıntıları öngören bir plan uygulamaya girişti. Ayrıca tek Avrupa para birimine geçiş doğrultusunde yeni düzenlemeler başlattı. Bu önlemler, sendikaların ve SPD’nin sert muhalefetiyle karşılaştı. Eylül 1998’deki seçimlerde Oskar Lafontaine liderliğindeki SPD, 298 sandalyeyle birinci olurkan, koalisyon partileri toplam 53 sandalye kaybına uğradı. SPD’nin parti ve hükûmet başkanlıklarını ayırma politikası doğrultusunda şansölyeliği üstlenen Gerhard Schroeder, Yeşiller’in katılımı ve Demokratik Sosyalizm Partisi’nin dışarıdan desteğiyle yeni bir hükûmet kurdu. 6 Şubat 2004’te parti başkanlığından istifa eden Schröder, şansölyelik görevine devam etti. Muhafazakâr Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin (CDU) lideri Angela Merkel, Kasım 2005’te yapılan seçimlerde Almanya’nın ilk kadın başbakanı olarak göreve başladı.

ALMANYA

Resmî adı                :  Almanya Federal Cumhuriyeti

Yüzölçümü              :  356.954 km2

Nüfus                     :  82.560.000 (2005)

Başkent                   :  Berlin

Resmî dil                 :  Almanca

Din                         :  % 36 Protestan, % 35 Katolik, % 28 herhangi bir dine mensup olmayan ve diğerleri

Para birimi               :  Euro