ADIVAR, HALİDE EDİP, (1882 İstanbul - 9 Ocak 1964 İstanbul), Kurtuluş Savaşı yıllarındaki çalışmaları ve özellikle konuşmalarıyla tanınan kadın romancı. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde okuduğu yıllar Şükrü Efendi’den Arapça, Rıza Tevfik’ten (Bölükbaşı) Fransızca ve Doğu edebiyatları dersleri aldı. Okulu bitirdiği yıl, matematik öğretmeni Salih Zeki Bey ile evlendi (1901). Fransız yazarlarından Alphonse Daudet ve Emile Zola’dan etkilendi. 1908’de yayın hayatına giren Tanin gazetesinde, siyasî nitelikte yazılar yazmaya başladı. Yazıları tutucu kesimde tepkiyle karşılandığından 31 Mart Vakası sonrası Mısır’a kaçtı (1909), oradan İngiltere’ye geçti. Ayaklanma bastırıldıktan sonra İstanbul’a döndü. Eşi Salih Zeki Bey’in, o zamanki örf ve âdetlere göre, ikinci bir evlilik yapmak istemesini kadın haklarına aykırı bularak, eşinden ayrıldı (1910). Kız Öğretmen Okulu’nda ve Kız Lisesi’nde öğretim metodu ve tarih öğretmenliği, vakıf kız okullarında müfettişlik yaptı. 1911-1912 yıllarında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi Türkçülerle tanıştı ve Türk Ocağı Cemiyeti’nde çalıştı. Balkan Savaşı’nda kadın yardımlaşma derneği Teal-i Nisvan’ın yaralı erler için açtığı hastanede çalıştı. İttihat ve Terakki Fırkası’nın ileri gelenlerinden Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın daveti üzerine gittiği Suriye’de (1916) Beyrut Kız Lisesi ve Öğretmen Okulu ile Lübnan ve Şam’da iki yatılı okulun açılması çalışmalarına katıldı. İstanbul’a döndükten sonra Dr.Adnan (Adıvar) ile evlendi (1917). 1918-1919 yıllarında İstanbul Üniversitesi’nde Batı Edebiyatı dersleri verdi. Bir ara Amerikan mandacılığını savundu. Wilson Prensipleri Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine, İstanbul’da Fatih (19 Mayıs 1919), Kadıköy (22 Mayıs 1919) ve iki yüz bin kişinin katıldığı Sultanahmet (23 Mayıs 1919) mitinglerinde yaptığı heyecanlı ve etkili konuşmaları, ününü yaygınlaştırdı. İstanbul’un işgali üzerine eşi Dr.Adnan Bey ile birlikte, Millî Mücadele’ye katılmak üzere Ankara’ya gitti. Onbaşı, çavuş ve üstçavuş rütbeleriyle ordu hizmetinde bulundu. İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla birlikte idama mahkûm edildi. Savaş yıllarında bir süre Ankara’da kaldıktan sonra Eskişehir’de Kızılay Hastanesi’nde çalıştı. Yunanlıların savaş sırasında Batı Anadolu’da yaptığı zulmü inceleyen Tetkik-i Mezalim Kurulu’nda görev aldı (1921-1922). Cumhuriyet’in ilânından sonra, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucularından olan eşi Dr.Adnan Bey’le birlikte, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın siyasî görüşlerine ve inkılâp hareketlerine karşı cephe aldığından, eşiyle birlikte Türkiye’den ayrıldı (1926). İngiltere ve daha sonra Fransa’da yaşadı. İngiltere’de Cambridge, Oxford, Fransa’da Sorbonne üniversitelerinde Türk edebiyatı ve kültürüyle ilgili dersler verdi. ABD’de, Yakın Doğu düşünce ve sanatı üzerinde konuşmalar yaptı. Konuk profesör olarak davet edildiği Columbia Üniversitesi’nde, çağdaş Türk düşün ve edebiyatı dersleri okuttu (1930-1931). 1935’ten itibaren Delhi İslâm Üniversitesi’nde çalıştı. Kalküta, Banares Hint üniversitelerinde ve Haydarâbâd, Aligar, Lahor, Peşaver İslâm üniversitelerinde konferanslar verdi. 1939’da eşi Dr.Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye’ye döndüğünde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanlığına getirildi (1940-1950). 1950’de Demokrat Parti döneminde bağımsız aday olarak bir dönem İzmir milletvekilliği yaptı. 1954’ten itibaren politikadan ayrılarak üniversiteye döndü. Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen “Ateşten Gömlek” (1923), “Vurun Kahpeye” (1926) romanlarında savaş sırasında Anadolu’da tanık olduğu olayları birer aşk öyküsü çevresinde anlattı. Eserlerinin birçoğu tiyatro ve sinemaya uyarlandı. Eserleri: Hikâye: Harap Mabetler (1911), Dağa Çıkan Kurt (1922); Roman: Seviyye Talip (1910), Raik’in Annesi (1910), Handan (1912), Yeni Turan (1912), Mevut Hüküm (1918), Ateşten Gömlek (1922), Kalp Ağrısı (1924), Vurun Kahpeye (1926), Zeyno’nun Oğlu (1928), Sinekli Bakkal (1936), Yolpalas Cinayeti (1937), Tatarcık (1939), Sonsuz Panayır (1946), Döner Ayna (1954), Âkile Hanım Sokağı (1958), Hayat Parçaları (1963). Diğer eserleri: Kenan Çobanları (oyun, 1918), Maske ve Ruh (1945), Türk’ün Ateşle İmtihanı (anı, 1962), Mor Salkımlı Ev (anı, 1963).

 HALİDE EDİP ADIVAR’IN  ESERLERİ

 

ÂKILE HANIM SOKAĞI

Halide Edip Adıvar’ın romanı (1958). Yapıtta II.Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de oluşan toplumsal değişimler ele alınır. Mekân olarak İstanbul’un bir sokağı seçilmiştir. Bu değişimler, çeşitli tabakalara ait ailelerin ve kişilerin yaşamına da yansır. Kişilerin yaşamında ve kafa yapılarında sallantılı bir dönem yaşanır. Romanda “rock and roll” ve “strip tease” belirgin iki simgedir. Birinci dans daha yüksek, kültürlü tabakanın geçirdiği sarsıntıların simgesiyken ikincisi, dışardan ve çok tutucu görünen taşralıların simgesi olarak kullanılır. Romanın tipleri de bu toplumsal değişimin göze çarpan karakterlerini kendilerinde toplarlar. Birinci grup geleneğe bağlıdır. Yazarın ideal kahraman olarak takdim ettiği tipler ikinci grup olup yüksek tabakalardan gelmedirler. Üçüncü grup, Batı’dan yayılan modaların taklitçisidir.

 

ATEŞTEN GÖMLEK

Halide Edip Adıvar’ın İstiklâl Savaşı’nı konu alan romanı (1922) ve Muhsin Ertuğrul’un bu romandan çevirdiği filmi (1923). Eserin konusunu İzmir’in işgalinde kocasını ve çocuğunu yitiren Ayşe’nin İstanbul’a gelerek Ulusal Kurtuluşçulara katılması oluşturur. İzmir işgalinde kocası ve çocuğu öldürülen Ayşe, İstanbul’a halazadesi Peyami’nin yanına gelir. İzmir faciasının canlı bir sembolü olan Ayşe’yi gören genç subaylar İzmir yolunda savaşacaklarına yemin ederler. Bu arada İstanbul işgal edilir. Hepsi Anadolu’ya geçer. Ayşe hemşireliğe başlar. Savaş bütün hızıyla devam etmektedir. Peyami de, Ayşe’ye âşık olan İhsan da yaralanır ve Ayşe’nin tedavisine muhtaç kalırlar. İhsan’a, İzmir’e girildikten sonra kendisiyle evleneceğini vaat eder. Fakat Karadağ savaşında İhsan da Ayşe de ölürler. Başına bir kurşun saplanan Peyami de Ankara Cebeci Hastanesine kaldırılır. Roman, yaralı Peyami’nin notları biçiminde yazılmıştır. Ateşten Gömlek, Ayşe’nin kişiliğinde yurt sevgisini ön plana çıkaran bir romandır. Eserin üç kahramanının iç mücadeleleri, aşk, vazife, kıskançlık duyguları arasında çırpınmaları, Anadolu’daki geniş savaş manzarası, ateşten bir gömlek gibi anlatılır. Roman iki kere filme alındı. En önemlisi Muhsin Ertuğrul yapımıdır (1923). Türk kadın oyuncuları ilk defa bu filmde beyazperdeye çıktılar. Ayşe rolünü Bedia Muvahhit, Kezban rolünü Neyyire Ertuğrul oynadı. Birçok basımı yapılan eser yabancı dillere de çevrildi. 1987’de “Ateşten Günler” adıyla TV dizisi (Yönetmen: Ziya Öztan) olarak yayımlandı.

 

DAĞA ÇIKAN KURT

Halide Edip Adıvar’ın I.Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarında kaleme aldığı otuz iki hikâye ve gezi notlarını içeren eseri. 1922’de yayımlanan eserde, yazarın o yıllarda çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan on dört hikâyesi yer aldı. 1926’daki ikinci baskısında hikâye sayısı yirmiyken, 1963’teki üçüncü baskısına “İzmir’den Bursa’ya” adlı kitaptaki hikâyeleri de eklenerek bu sayı otuz ikiye çıktı. Hikâyelerin en önemli özelliği; yazarın, Millî Mücadele yıllarında bizzat şahit olduğu dehşet verici zulüm sahnelerini, yakılmış yıkılmış Anadolu, maruz kaldıkları zulümle çıldırmış bedbaht insanları ve bütün bu ıstıraba rağmen yaşayacaklarına ve yeni bir devlet kuracaklarına inanan, ıstıraplarını unutmaya hazır insanları heyecanlı, canlı bir şekilde tasvir etmesidir.

 

HANDAN

Halide Edip Adıvar’ın romanı (1912). Yanlış bir evliliğin, duygusal çizgide kalan yasak bir aşkın konu alındığı roman, Halide Edip’in ilk dönem ürünleri arasındadır. Kolejde okutulmuş, özel derslerle yetiştirilmiş Handan’ın zengin, maddî, dış görünüşe önem veren Hüsnü Paşa ile evlenmesi, ikisi arasındaki uyuşmazlığın yarattığı mutsuzluk, genç kadının, yeğeni Neriman’ın kocası Refik Cemal’e duyduğu eğilimin aşka dönüşmesi romanın başlıca olayları arasındadır. Yazar bu ikili çatışmayı ölümle çözümler. Mektup biçiminde yazılmış olan roman, Türk edebiyatında psikolojik romanın ilk örnekleri arasındadır.

 

SİNEKLİ BAKKAL

Halide Edip Adıvar’ın romanı (1936). II.Abdülhamid döneminde bir İstanbul mahallesindeki yaşayışı, töre ve gelenekleri konu edinen yapıtta Sinekli Bakkal mahallesinde bakkallık yapan Karagözcü Kız Tevfik’in, imamın kızıyla evlenişi, karısıyla geçinemeyip ayrılışı ve karısının taklidini yaptığı için İstanbul’dan sürülüşü, kızları Rabia’nın imam dedesince yetiştirilip ünlü bir hafız oluşu, sürgünden dönen babasıyla yaşamaya başlaması sergilenir. Mevlevî Vehbi Dede’den musiki dersleri de alan Rabia, İtalyan piyanist Peregrini’ye âşık olur; Jön Türkler’e yardım eden Kız Tevfik ise yeniden sürülür. Müslüman olan Peregrini ile Rabia’nın evlenişi, romanda savunulan görüşleri doğrular. CHP Roman Yarışması’nda birincilik kazanan (1942) yapıt, filme alındı, TV’ye de uyarlandı.

 

TÜRK’ÜN ATEŞLE İMTİHANI

Halide Edip Adıvar’ın, Kurtuluş Savaşı’yla ilgili anılarını anlattığı eseri. Romancı Halide Edip, Halide Onbaşı olarak katıldığı Sakarya Savaşı’nı, taarruzun komuta merkezinden, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa’nın yanında izler. Savaştan sonra Tetkik-i Mezalim Şubesi’nde çalışan yazar, Yakup Kadri’nin de katıldığı heyetle yöreyi dolaşıp düşmanın yaptıklarını saptamaya çalışır. Bu arada Tatar köylerine pek dokunulmadığı, diğer köy ve kasabaların ise yakılıp yıkıldığını gördüğünde, bu korkunç ve insanlık dışı manzaraya oldukça üzülür. Yazar, yapıtının 23. bölümünde, Türk ordusunun İzmir’e girişi ve sonrasındaki bir haftalık süreyi günlük biçiminde verir.

 

VURUN KAHPEYE

Halide Edip Adıvar’ın, Kurtuluş Savaşı’nı konu alan ilk romanı. 1923’te tefrika edilen romanın ilk baskısı 1926’da yayımlandı ve değişik zamanlarda üç kez filme alındı. Eserdeki olaylar kısaca şöyle gelişir: Romanın kahramanı Aliye, genç bir kız olup Kurtuluş Savaşı sırasında kendi isteğiyle Anadolu’ya öğretmen olarak atanır. Bu arada düşmana karşı durmak için bir çete oluşturan Tosun Bey, adamlarıyla birlikte Aliye’nin öğretmenlik yaptığı köye uğrar. Aliye’yle Tosun Bey arasında bir sevgi bağı oluşur. Köyün imamı Fettah Efendi de Aliye’ye tutkundur; bu yüzden Tosun Bey’i düşmana ihbar eder. Evi sarılan Tosun Bey zor durumdadır. Çünkü, o gece düşman cephaneliğini imha görevini üstlenmiştir. Bunun üzerine Aliye, düşman karargâhına giderek görevli komutanı oyalarken Tosun Bey, cephaneliği havaya uçurur ve daha sonra düşman panik içinde kasabayı terkeder. Bu arada geceyi düşman komutanı yanında geçiren Aliye, Hacı Fettah ve adamları tarafından linç edilir. Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkılması sonrası, Hacı Fettah ve eşraftan Hüseyin Efendi İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklanıp idam edilirler.